BOM
Su havaya kaldırdığımda Daesung üzerindeydi. Ellerimi kendime çevirdiğimde Daesung suyla beraber geminin güvertesine geldi. Bir anda ellerimi indirdiğimde Daesung pat diye yere düştü ve acıyla inledi. Gülümsedim. Sengri Dara'nın yanından ayrılıp hızla yerde yatan Daesung'un başına gitti. O sırada kara bir duman Daesung'un etrafında birleşti ve Daesung bir kaç saniye sonra kendine geldi. Nefesim kesilirken bu anı seyrettim.
"Bak. Eline ne geçti ? Mutlu musun ?" diye sinirle soludu Chaerin'e bakarken. Chaerin ise memnun bir şekilde gülümsedi.
"Eminim acımıştır." dedi dudağını sarkıtarak. Kafamı iki yana salladım.
"Chaerin sana yapma demiştim" dedi Jiyong. O kadar sinirliydi ki benimle beraber herkesin bakışları onlara döndü.
"Ne bekliyordun Jiyong ? Yaptıkları yanına mı kalsın ?"
"Burada herkes yaptıklarının bedelini ödedi zaten Chaerin! Sen kolay mı sandın cidden ? O sarayda tıkılı kalıp yıllarca parti falan mı yaptık ?" dedi sinirle. Chaerin'in de sinirlendiğini anlıyordum ama beni şaşırtarak hiç bir şey yapmadı ve sakinliğini korudu.
"Hayır öyle bir şey demedim ama Minzy' yaptıklar-"
"O ikisi arasında halletmiş" dedi Jiyong sinirle gözlerini yumarken. Ellerini kafasının iki yanına koyduktan sonra gözlerini açtı.
"O ikisi halletmişken neden karışıyoruz ?"
"Çünkü beni sinirlendirdi. Bana sen kendi hakkında bir şey bile bilmiyorsun, sen daha büyük bir pisliksin dedi" diye sinirle soludu Chaerin. Jiyong Daesung'a öyle bir baktı ki artık yorulduğunu ben bile anladım. Jiyong'un bakışları o kadar kırgın ve yorgundu ki Daesung sadece kafasını eğdi. Dudağımı ısırdım.
"Lütfen kavgayı kesin artık" dedi çaresizce. Bu saatten sonra istesek bile kimsenin kavga edeceğini sanmıyordum. Jiyong'un omuzları çöktü.
"Sadece birbirini koruyan bir grup olamaz mısınız ? Bir süreliğine. Bu sayede hepimiz hayatta kalabiliriz" dediğinde kafa salladım.
"İyi! Onu bir daha yakmam!" dedi Chaerin ve sinirle kamaraya ilerledi. Kapıyı gürültüyle kapattığında Jiyong derin bir nefes aldı.
"Yaptığı hatanın farkında" dediğimde bana döndü. Yorgun gözleri üzerimde gezindi.
"Bom ?"
"Evet ben Bom" dedim karşısında geçerken. Biz tanışma merasimi yaparken Hyorin ve Jiyong çoktan plan yapmaya koyulmuştu bile. O yüzden beni tanımaması normaldi.
"Hata yaptığını biliyorum dedim. Chaerin'den bahsediyorum ama bunu asla söylemez. Oda böyle biri. Hata yaptığında sadece daha çok bağırır ama içten içe bilir kendi hatasını"
"Önceden böyle değildi" dedi ama kendi bile emin değildi. Bu yüzden gülümsedim.
"Belki de yaşadıkları onu değiştirmiştir. Öteki hayatını tam bilemem ama bu hayatı zordu. Sadece küçükken yaptığı gibi bizi korumaya çalışıyor. Özellikle Minzy'i" dedim herkesin duyduğunu bilerek. Jiyong ile göz göze geldik.
"Bu yüzden ona kızma. Hata biliyorum ama sakince söylersen o anlar" dediğimde kafa salladı ve kamaraya girdi. Daesung'a döndüm ve derin bir nefes aldım.
"Sana bakalım şimdi" dedim yere eğilirken. Ne kadar iyi olsa da derisi hala sımsıcaktı. Elimi kaldırdım ve kar tanelerinin avuçlarımdan düşmesini izledim. Daesung derisine değen soğukla rahatlayarak kafasını geriye attı.
"Teşekkür ederim" diye fısıldadığında kafa salladım. Ona sinirliydim ama Jiyong haklıydı. Birbirimize yardım etmezsek sadece daha çok kayıp verirdik. Bu yüzden elimden geleni yapmak istiyordum. Kızları sapasağlam yanımda istiyordum. Diğerleri ise...kızlar onların olmasından mutlu olacaktır. Beni izleyen Seunghyun ile göz göze geldim. Belki bende olacaktım.
"Daha iyi misin ?"
"Evet. İyiyim" dedi Daesung. Avucumu indirdim.
"Onu korumak istemesini anlıyorum ama bende korumak istiyorum" dedi Daesung bana bakarken. O kadar kısık sesle söylemişi ki sadece benim duyduğuma emindim. Yavaşça kafa salladım.
"Yine de bunu bana değil ona söylemelisin çünkü Chaerin kimseye güvenmez"
"Jiyong'a güveniyor gibi ama"
"Eh bir zamanlar kocasıydı. Bunu hissediyor olmalı. O bağı. Sen Minzy ile arandaki bağı hisedebiliyor musun ?" dediğimde yavaşça kafa salladı.
"Peki sen ? Seunghyun ile yani ?"
"Evet. Hissediyorum ama bu beni sadece daha öfkeli hale getiriyor."
"Seni anlıyorum ama o seni seviyordu. Sanırım ölmeseydin çok mutlu olabilirdiniz. Sadece..biraz değişik biri biliyor musun ?" dedi yanımda oturur hale gelirken.
"Yani o geç anlar" dediğinde kıkırdadım.
"Seni sevdiğini bu kadar geç fark ettiği için her zaman kendinden nefret etti. Yine de geç anlamasını anlıyordum. Ailesine nefret kusamıyordu. Tüm suçlu ailesiyken. Bu yüzden tek sen kalıyordun Bom. Sevdiği birini katletmişlerdi. Birinden bunun acısını çıkarmak istiyordu. Üzgünüm ama onu da anlıyorum çünkü bizim gibilerin ailesine karşı gelmesi imkansız" dediğinde kafa salladım. Haklıydı. Onlar kraldı. Ailesine karşı gelemezdi bunu biliyordum. Seunghyun ne kadar benden uzak olduğunu düşünse de o zamanlar bile ona yakın olan tek kişiydim çünkü bütün duygularını bana gösteriyordu. Öfkesini, acısını.
"Sağol Daesung. Aslında hiç de fena konuşma değildi" dedim ayağa kalkarken. Gülümsedim.
"Al sana bir hediye" dedim ve elimde ona doğru bir kaç kar tanesi daha yolladığımda gülümsedi. Kızların yanına gittim ve ben oturur oturmaz Minzy, Daesung'a bakmak için ayaklandı. Taeyang çoktan kitapla ilgilenen Hyorin'in yanına koşmuştu bile. Dara ve Seungri ise tartışarak ayaklandı.
"Bom" dedi sessizce Seunghyun. O benimle rahat rahat flört eden adamı özlemiştim. Karşımda böyle çekingen ve sessiz olmasına alışamamıştım ve alışmakta istemiyordum.
"Efendim"
"Konuşalım mı ?" dediğinde ona döndüm.
"Evet. Dinliyorum seni"
"Bom ben seni özledim. Eski seni yani Icewort'taki gibi. Bana bakıp gülen, laf atan Bom'u özledim." diye itiraf etti. Ben de o Seunghyun'u özlemiştim ama bunu itiraf edemeyecek kadar korkak davranıp sustum.
"Beni sadece bir kez affeder misin ? Bir daha olmayacak. Eğer bir daha seni üzersem beni okyanusun dibine göm. Hem de canlı canlı. Bende oradaki balıkları korkutarak sonsuza kadar orada kalayım" dediğinde ister istemez gülümsedim.
"Tamam"
"Sadece bir kez lütfen"
"Tamam dedim ya Seunghyun. Affettim" dediğimde bana baktı. Minzy'e neden Daesung'u affettiğini sorduğumda bana affetmenin kişiye bağlı kolay olduğunu ve Daesung'u affetmenin ona kolay geldiğini söylemişti ama bence yanılıyordu. Seunghyun'u affetmek benim için zordu çünkü onu seviyordum. Öteki hayatımda da şimdi de seviyordum ve onu bu kadar çok sevdiğim için ona çok kırılmıştım.
"Ama bir daha olur-"
"Olmayacak. Asla. Asla. Buna izin vermem" dedi hızla. Gülümsedim.
"Öyle affettim falan diye de hemen şımarma. Sana hala biraz sinirliyim"
"Tabi. Tabi ki sinirli ol. Senin hakkın. Her şey" diye söylendiğinde kahkaha attım. Adi pislik hep beni güldürüyordu.
"Yaklaştık" dedi Hyorin yanımıza doğru gelirken. Jiyong ve Chaerin'de kamaran çıktı. Önümüzde ki siyah, koyu gri bulutlara baktık. Korkutucu gözüküyordu. Ayağa kalktım. Minzy Daesung'un elini omzuna atıp ona destek olurken hemen yanımda durdu.
"Bu da ne ?"
"Epesis" dedi Seungri. Hyorin durduğu yerden bize döndü ve gergince gülümsedi. Yüzü hepimizin üzerinde gezindi.
"Bayanlar ve Baylar. Epesis'e hoşgeldiniz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKYDRAGON
FantasyGücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben o kişi değildim Oda beni tanımıyordu. Ben ne kadar yıllarca onu beklemiş olsam da.