Ellerimi bileklerimden sıkarak tuttu ve indirdi. Sonra da ellerimi bıraktı. Daha da çok sinirlenmişti. Ama bende bir onun kadar sinirliydim. İlk defa bir insanla bağırarak konuşuyordum. Genelde medeni insanlar gibi oturup sakince konuşmayı seçen bir insandım ama bu onun için farklıydı.
Jungkook: Sana cevap vermek zorunda değilim ve bir daha bana vurmaya cürret etme. Seni...
Ben: Ne yaparsın?
Bir elini bileğinden tutup kaldırdım. Yüzümün hizasında tuttum.
Ben: Bana vurar mısın? Vur hadi durma. Seni tutan şey ne?
Jungkook: Elin.
Çok büyük bir engel gerçekten. Ama ben yine de engeli kaldırayım. Elimi indirdim. O da elini indirdi.
Ben: Ne bekliyorsun? Vur hadi. Ben senden yumruk yemiş insanım ne fark eder.
Jungkook: Sana vurmıycam. Benim sinirlerimi bozma.
Ben: Acaba ne zaman düzeldiler? Hep bozuklar.
Jungkook: Yeter artık seni dinlemek istemiyorum. Daha da sinirleniyorum.
Dedi ve arkasını döndü. Kolay kolay bırakmayacağım. Bekle sen Jungkook.
Ben: Korkuyorsun işte. Cevaplardan korkuyorsun. Soruları sormasını biliyorsun ama başkalarının sorularına cevap vermeyi bilmiyorsun. Bunu yapamıyorsun. Sen tam bir korkaksın.
Attığı bir adımı geriye alıp tekrar bana döndü. Boynundaki damarlar çok iyi seçilebiliyordu.
Jungkook: Ben hiç bir şeyden korkmam. Al sana cevap. Sana el kaldırdım çünkü bir bez parçası kadar bile değerin yok. Benim sinirlerimi bozma.
Daha da sinirli olmasına rağmen bunları bağırarak söylememişti. Yine kalbimi acıtmıştı bu sözler. Ben gerçekten bir değersizdim. Değerli olsaydım ailem beni bırakıp gitmezlerdi. Akrabalarım da öyle. Bu dünya da gerçekten değersizdim. Artık tuttuğum gözyaşlarım akıp gitti. Gözlerimi kapattım. Yatağa oturdum. Ağlamaya devam ettim.
Beynimde ki her şey allak bullak olmuştu. Yaşadığım her saniyenin hesabı beynimde dolaşıyordu. Eski günler aklıma geldikçe ağlamam daha da artıyordu. Ya şimdi yaşananlar. Asılsız suçlamalar. Hepsi birbirine girmişti. Ben değersizdim doğruydu bu. Ama önceden bilmiyordum. Ben bunu görememiştim. Ya da görmek istememiştim. Kahretsin ki değersizdim. Beş para etmezin tekiydim.
Kendime çok sinirlenmiştim. Ellerimi saçlarıma geçirip saçlarımı çektim. Ağlamalarımla bir de yere bakarak bağırmam eklenmişti. Çok sinirlenmiştim. Ben değersizdim ama bunu senelerdir görmemiştim. Ayağa kalkıp bir anda yatağın üzerindeki yorganı asılıp yere indirdim. Her şeyi dağıtmak istiyordum.
Ben: Kahretsin. Bunu senelerdir nasıl göremedim.
Bir anda dolabıma gidip dolabımda ki bütün elbiseleri yere indirdim. Dolapta indirecek başka bir şey kalmadığı için dolabın kapağını hızlıca çarptım. Şimdi de dolabı yumruklamaya başladım.
Ben: Ben değersiz olduğum için zaten ailem beni bıraktı. Beni yanlarında götürmeden terk edip gittiler. Sende anlamıyorsun beni. Beni kim anlıyor ki bu dünya da? Sende anlama.
Bağırarak ağlamaya devam ediyordum. Şimdi de saçlarımı asılmaya başlamıştım tekrar. Etrafımda ki hiç kimseyi görmüyordum. Başka kıracak ne vardı? Buldum içki şişeleri. Dolabın hemen yanında duran küçük dolabı açıp içindeki bütün içki şişelerine yere indirmeye başlamıştım ki iki kol buna engel oldu. Onun bırakması için çırpınıyordum ama olmuyordu.
Ben: Bırak beni. Benimle ilgilenme. Ben değersizim. Nolursun bırak? Sana karşı koyacak gücüm yok bırak.
Bu kimse sözümü dinlemiyordu ve o da ağlıyordu.
-
Yorumlar için teşekkürler.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukala Mafya Bozuntusu /Jeon Jungkook
FanfictionNerden bileyim onun sen olduğunu? Ben o adam sanmıştım ama sen çıktın. Şimdi de beni tutuyorsunuz. Resmen kaçırdınız. Beni korumasaydınız olmazdı. Siz istediniz. Benim suçum yok. Ama bunu anlayan kim? Sadece kendi bildiğini okuyor. Bana kötü davranı...