Yine koca bir gün boyunca boş durdum. Resim yaptım. Sanırım ressamlık yolunda gidiyorum. Yine yattım ve sabah kalktım. Kahvaltıdan sonra pijamalarımı değiştirdim.
Giydiklerim
Bunları giyip yine beklerken can sıkıntısından kalkıp dolabı biraz karıştırdım. Ahhh en altta okuma kitapları vardı. İşte bu benim can sıkıntımı geçirebilirdi. Bir tane alıp yatağa yüz üstü yatıp kitabı da önüme koydum. Kitap bir aşk hikayesini anlatıyordu. Gözlüğümü taktıktan sonra kitabı açıp okumaya başladım.Hiç kalkmadan en az üç dört saat okudum. Kitabı nerdeyse bitirecektim. Bir anda yine kapı açıldı. Hemen kendimi toparlayıp oturdum. Gelen yine o adamlardı. Ayağa kalkıp yanlarına gittim. Onlarda yine beni bir yere getirdiler. Yine o ameliyathane gibi olan yere geldik.
İçeri girdiğimiz de yaralanan kişi Jungkook'tu. Ama ayakta duruyordu. Hatta sadece Jungkook değil Jimin'de yaralanmıştı. Bu çok kötü bir şeydi. Onlar için endişeleniyordum.
Ben: Noldu size?
Jin: Vuruldular.
Ben: Onu bende görebiliyorum.
Dedim ve onlara yaklaştım. İkiside kolundan vurulmuştu. Önce Jimin'e baktım. Çünkü o daha yakındı. Ceketi yoktu. Bu yüzden gömleğinin düğmelerini açmaya başladım.
Jungkook: Ne yapıyorsun?
Çok sinirli bir şekilde söylemişti. Ona baktım.
Ben: Yarasına bakmamı istemiyor musunuz?
Bir şey demedi ve başka tarafa bakmaya başladı. Bende işime devam ettim. Gömleği çıkardıktan sonra yarasına baktım. Onu iyleştirdikten sonra Jungkook'un yanına gittim. Onunda gömleğini çıkarmaya başladım.
Jungkook: Şuan anladım ki kadınlar adamların kaslarını görmek için doktor oluyorlarmış.
Dediği şeye kıkırdadım.
Ben: Ondan değil. Hem bizim yeminimiz var.
Aishhh bu çocuk çok değişik. Kıkırdamamın nedeni de o cümleyi söylerken sinirli olarak değil daha değişik bir şekilde söylemesi. Onunda yarasını sarmaya başladım.
Jungkook: Doktor hanım! Ölecek miyim?
Ben: Tabii ki de. Herkes bir gün ölecek.
Dedim ve gülmeye başladım. Tek ben gülüyordum ama olsun. Sarmayı bitirdiğimde gülmeyi de kestim. Tam Jungkook'tan uzaklaşacakken bir hapşırık geldi ve hapşırınca yanağımı ıstırdım. Yüz ifadem çok komikti. Ama canım acımıştı ne yapayım?
Bir de şu var ki bir ilke şahit olmuştum. Tae gülümsemişti. Omoooo. Ahhh bu gerçek mi? Yanağımın acısını unutup hızlıca ona döndüm. Çok şaşırmıştım.
Ben: Ahhh sen gülebiliyorsun.
Dediğimde hepsi gülmeye başladı. Kesin rüyadayım. Olamaz burası da neresi? Beni uyandırın. Korkmaya başladım. Bunlar gerçek mi?
Şimdi bir dakika bunlar gülünce daha da yakışıklı oluyorlar. Aishh ne diyorum? Banane elin oğullarından. Bence ben öldüm. Çünkü bunlar hiç gülmüyorlardı. Sonunda hepsi sustu.
Jin: Kız korktu yeter.
Tae: Sence hangi insan gülmeden yaşayabilir.
Ben: Siiiiz.
RM: Tamam bu kadar yeter. Kapıda bekleyenler.
Artık anladım ki korumalarına kapıda bekleyenler diye sesleniyorlar. Onlar geldi ve yine o sıkıcı odaya geldik. Ama artık fazla sıkıcı değildi. En azından en büyük dostum olan kitaplar vardı. Kitabı elime alıp okumaya devam ettim.
_ben onun gülüşüne hayranım. Jeon Jungkook._
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukala Mafya Bozuntusu /Jeon Jungkook
FanfictionNerden bileyim onun sen olduğunu? Ben o adam sanmıştım ama sen çıktın. Şimdi de beni tutuyorsunuz. Resmen kaçırdınız. Beni korumasaydınız olmazdı. Siz istediniz. Benim suçum yok. Ama bunu anlayan kim? Sadece kendi bildiğini okuyor. Bana kötü davranı...