Odaya girdim ve direk uyudum. Çok yorulmuştum. Uykuda iyice bastırmıştı. Üzerimi değiştirdim ama. Rüyalarımın baş kahramanı olmuştu artık Jungkook. Onu öyle görmek yetmesede alışmalıydım. Belki hiç dönmeyecektim. Hatta belki değil. Dönmeyeceğim. Görmeyeceğim.
Zar zor kalkıp odaya gelen kahvaltıyı almak için kapıyı açtım. İçeri bırakıp çıktı. Bende kendime gelip yüzümü yıkadıktan sonra fazla yemek istemesemde dinç olmak için yemem gerektiği için yedim ve giyeceğim şeyleri seçtim.
Giydiklerim
(Elinde ki yok.)
Hava burada soğuk olduğu için bunları seçtim. Hafif bir makyaj yapıp ona az kaldığı için su içip çıktım. Bu sefer bir kafe belirlemiştik. Kafeye girdim ve bekledim. Gelince Elif'in bütün bilimsel açıklamalarını dinledim.
Ben: Eee o zaman şimdi korumalar beni almıyor. Bir. İki de onlara ne yapıcaz?
Elif: Korumalar seni paşa paşa alacak bir. İki ise yapacağımız tek şey sen gidip onlarla eğer konuşmak istersen konuşacaksın. Sonra da onları zor bir sınama testine sokacağız.
Elif'in gözlerinde ki o caniliği çok iyi görebiliyordum. Ne olacak? Benim kankam. Ahhh.
Her şey ayarladık ve bizde yanımıza iki koruma tarzında bir şey aldık çünkü çıkacak bir soruna karşı korumaları için. Mesela bizi kollarımızdan tutup atabilirlerdi ama öyle bir şey olamaz. Her şey bütün dünyaya duyururum diye tehdit ederim. Edicemde zaten. Neyse işte yanımızda dursun diye. Hem göz korkuturuz.
Elif'in arabasından indik ve yine o korumalar. Adamlar şaşkınlıkla bakarken onlara göz kırptım.
Ben: Eeee. Geldim. Hemde kanıtımla.
Koruma: Bakabilir miyiz?
Elif: Tabii ki de hayır. Burada ben varım ve paşa paşa açacaksınız.
Adamlar sanki biraz korkmuştu. Elif'de korkulmayacak kadar basit bakışlar atmıyordu.
Bir şey söylemek istedim. Elif ile şuan aramızda bir farkı yok. O topuklu giymemiş ama ben giydiğim için eşitlendi. Boşver burayı.
Ağır çekimde başını bana çevirdi. Gülümsedi. Biraz fısıldayarak.
Elif: İstanbul'un en korkutucu avukatı olmak kolay değil.
Dedi ve eliyle kapıyı işaret etti. Kapıya baktığımda gerçekten açılmıştı. Vayyy der gibi başımı salladım. Kendimden emin adımlarla bahçe kapısından içeri girdim. Elif'te arkamdan. Onun arkasından da o tuttuğumuz adamlar. Berk ve Kâsım.
Bahçenin ortasında olan süs havuzunun etrafında oynayan üç küçük çocuğun başını okşayarak kapıya çıkan o üç merdiveni çıktım. Kapıyı çaldım ve hizmetli açtı. Hafifçe gülümsedim. O gülüşü hiç bozmadan hizmetlinin bakışlarını da hiçe alıp içeri girdim. Eskisi gibiydi. En ufak bir şey değişmemişti.
Kolidorun biraz ilerisinde olan oturma odasına doğru yine kendimden emin adımlar, hafif bir gülümseme ve başım dik bir şekilde topuklu botlarımın topuklarının bıraktığı gurur verici sesle yürüdüm ve oturma odasından çıkan gencin yanından geçerken avcumu göğsüne koydum ve geriye ikitirerek onu oturma odasına geri soktum. Omuzlarından tutup koltuğa oturttum. Herkes bana bakıyordu. Çocukta sinirlenmişti.
Genci oturttuğum için arkam onlara dönüktü. Onlara döndüm ve birazcık geriye çıktım. Bütün herkesi tek karede görmek için. Bu arada Elifgile oturma odasının girişinde bekliyorlar. Girişi kapatmıyorlar ama. Giriş çok büyük.
Hepsi ne olduğunu anlamaya çalıştıkları için birbirlerine bakıyorlardı.
Ben: Eeee selam. Ne yapıyorsunuz?
Dedem olacak adam: Küçük hanımefendi sizde kimsiniz? Yoksa sevgilin mi?
Oturttuğum çocuğa ve bana baktı. Göz devirdim ama gülümsemeye devam ettim.
Çocuk: Dede ben bu kadını tanımıyorum. Bunda ne böyle kaba saba. Evimize izinsiz giriyor sonra da bir de arsızca gülümsüyor.
Ah kuzen. Saçmalama.
Ben: Bir kere dedesi ben ondan büyüğüm hemde iki yaş.
Teyzem: Peki ya o zaman ne için geldin?
Ben: Beni gerçekten tanımıyor musunuz? Ama ben sizi tanıyorum.
Dudak büktüm. Ahhh bekleyin ya siz. Bozmuyoruz canım.
Eniştem: Seni hiç görmedim. Tanıtta tanıyalım. Bir dakika şirket zincirlerimizin yeni patronlarından biri olmalısın. Birisinin babası ölmüştü. Onun yerine geçecek olansın galiba.
Sanki doğru bilmiş gibi morelimi düzelttim. Eniştemin yanına gidip koltuğun kenarına oturdum. Oturduğum koltuğun kenarında ki koltuğa hemen yanımda eniştem. Yanımda ki tekli koltukta dedem. Onun yanında ki tekli koltukta annanem. Diğer koltuklarda da kuzenim Aslı ile kocası olması gereken adam. Felan işte. Neyse. Oralarda da kuzenler var. Altı tane kuzenim var. Ama şimdi burda 5 tane. En büyükten bir küçük olmaması gerekiyor. O da Rabia. Bunlar önemli değil.
Yavaşça eniştemin kulağına eğildim veeee.......
-
Veee kankalarım beni öldürecek. Tam dorukta bıraktığım için. Sizin yapamadıklarınızı onlar yapıyor. Hiç merak etmeyin.😁😂
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukala Mafya Bozuntusu /Jeon Jungkook
FanfictionNerden bileyim onun sen olduğunu? Ben o adam sanmıştım ama sen çıktın. Şimdi de beni tutuyorsunuz. Resmen kaçırdınız. Beni korumasaydınız olmazdı. Siz istediniz. Benim suçum yok. Ama bunu anlayan kim? Sadece kendi bildiğini okuyor. Bana kötü davranı...