Beyza gidince ben kendimle biraz konuşmaya karar verdim. Bazı kararlar aldım.
Artık onları sinir etmek yoktu. Ne diyorlarsa o. Ama onlar beni sinirlendirirse de altta kalmam. Ağlamak yok. Güçlü olucam. Gerektiği kadarda gülücem. Bence bunlar yeterli. En azından iyi geçiniriz.
Kendimi çok kötü hissediyordum. Bu yüzden akşam gelen yemeği yemeden yattım. Hasta değildim ama bugün yaşananlar beni çok yormuştu.
Sabah kalktığımda daha iyiydim. Çok az kahvaltıdan sonra artık daha çok ayrılmaz ikili olduğumuz yatağıma oturdum. En az bir saat boyunca boş boş oturmuştum. Canım çok sıkılıyordu ama yapacak bir şey yoktu.
Yine kapı açıldığında iki adam geldi.
Adamlardan birisi: Üzerini değiştirmen için sadece beş dakikan var. Adam iyleştireceksin.
Dedi ve kapıyı kapattı. Bu ne biçim bir konuşma. Ayağa kalkıp dolabımdan güzel bir şeyler seçtim.
Giydiklerim
(Bere yok)
Gözlüğüm sehpanın üzerinde duruyordu. Nasıl geldi anlamadım ama önsemedim. Alıp taktım. Çok güzeldim ya. Kapıyı tıklattım. Kapıyı açıp beni götürmeye başladılar. Bu sefer farklı bir yere gidiyorduk. En sonunda daha büyük ve hastane odalarını andıran bir odaya geldik. İçeri girdik. İçerde yediside vardı. Bana bakıyorlardı.
Jimin: İyisin demi?
Ben: Evet. Ne oldu?
Daha yeni fark ettim de bir adam o yine hastane odalarında olan sedyenin üzerinde yatıyor. Birde kanlı. Ahh bu çok kötü bir şey. Adam çok acı çekiyor.
Suga: Senden onu iyleştirmeni istiyoruz.
İtiraz etmeden adama yaklaşıp adamın yarası olan yeri kaldırarak açtım. Ahhh kurşunla vurulmuş ama kurşun fazla gidememiş. Yine de tehlikeli.
Ben: Bir şey diycemde direk burda bu şekilde yapmamı mı istiyorsunuz?
RM: Evet. Ne olmuş?
Ben: Ben siz bilirsiniz de bana yardım edebilecek bilgili birisi.
J hope: Serkan.
Kapıdan içeri sarışın bir çocuk girdi. Sanırım hemşire.
Serkan: Buyrun.
J hope: Doktora yardım edeceksin.
Serkan: Ben zaten bu yüzden okudum.
Dedi ve yanıma geldi. Önce hastadan biraz uzaklaşıp saçımı alttan topladım. Sonra da ellerime eldiven giyip başladım. Bu arada Serkan'da hastaya gerekli makineleri bağlayıp bayılttı. Onlara karşı gelmeyeceğim için bunu yapmıştım. Kurşunu çıkardıktan sonra yarayı Serkan'dan dikmesini istedim.
Serkan: Şey siz dikseniz. Ben daha hazır değilim bu işlere.
Ben: Korkuyorum deme dikmekten.
Serkan: Birazcık öyle.
Ben: Bu seferlik öyle olsun.
Dedim ve gülümsedim. Yarayı da diktikten sonra bandajladımda. Sonra da eldivenleri çıkarıp çöpe attım.
Ben: Uyanınca ne yapacağını biliyorsun.
Serkan: Evet biliyorum.
Şu yedi adama döndüm.
Ben: Başka istediğiniz var mı?
Jungkook: Yok.
Ben: İyi o zaman yine o sıkıcı odaya mı gidiyorum?
Jimin: Gerçekten. Sen o odada nasıl vakit geçiriyorsun?
Ben: Tavan ve yatakla dost olduk.
Serkan: Ahhh doktor hanım ben sizi sevdim. Konuşabiliriz bence.
Jungkook: Seni elimle konuşturucam ben. O odasından çıkamaz.
Şuan Jungkook'u babam gibi hissettim. Aklıma gelen bu düşünceyle kendimi tutarak güldüm. Sonra da ciddileştim.
Ben: Hadi artık. Bir şey söyleyin. Ya da odaya gideyim.
Jin: Kapının önümdekiler.
Dedi ve beni getiren adamlar hızlıca içeri girdi. Beni yine tutup odaya getirdiler. Patlıycam sıkıntıdan.
-
Yarın bölüm atamıycam. Bu yarın ki bölüm yerine.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukala Mafya Bozuntusu /Jeon Jungkook
FanfictionNerden bileyim onun sen olduğunu? Ben o adam sanmıştım ama sen çıktın. Şimdi de beni tutuyorsunuz. Resmen kaçırdınız. Beni korumasaydınız olmazdı. Siz istediniz. Benim suçum yok. Ama bunu anlayan kim? Sadece kendi bildiğini okuyor. Bana kötü davranı...