Yağmurdan dolayı saçımda makyajım da mahvolmuştu. Elbiseyi sormayın öldü kendisi. Hatta şimdi bende öldüm. İnanın ki öldüm. Bu sefer başka birisi değil. Bildiğiniz Jeon Jungkook beni öpüyordu. Bu sefer gerçek bir duraksama yaşadım. Bu sefer gerçekten delirdiğimi düşündüm. Ama bu bir gerçekti.
Şimdi benim bir hatam var. Şöyleki adam meşe odunu olabilir ama dudaklarının onla alakası yok. Yumuşaktı. Hatta o adamınkinden daha fazla. Ama bunu ona itiraf etmiycem. Hatta onu yine sinir edicem. Kötüyüm ben ya. Başlayalım.
Dudaklarından ayrıldım ama geriye gitmedim. Yanağından giderek kulağına yaklaştım.
Ben: Bana neden kanıtlamak istiyorsun? Yoksa...
Beni sevmeyeceğini biliyordum. Sevsede ben onu sevmiyorum zaten.
Ukalaca dediğim şeyden sonra tuttuğu kolumu geriye doğru bıraktı. İki adım geriye gitmiştim sadece. Ama ondan uzaktım.
Jungkook: Sen ne kastetmek istiyorsun?
Ben: Anlamadın mı? Birde mafya olacaksın. Önceden de dediğim gibi siz sadece ukala mafya bozuntusu olabilirsiniz.
Jungkook: Bundan bir şey umma. Bilerek olmadı. Canın cehenneme.
Dedi ve yoldan karşıya geçti. Yine onu sinir etmeyi başarmıştım. Seviyordum ben bunları sinir etmeyi. Ne kadarda ukalayım. Hahahaha.
Her şeyi unutarak bende karşıya geçtim. Jungkook tekrar otele girdiği için bende girdim. Ama şuan rezil bir haldeyim. Herkeste bana bakıyor.
Önce resepsiyona gidip üstümü, makyajımı ve saçımı düzeltmek için bir oda istedim. Bir tanede kıyafet istedim. Borcu da Jeon Jungkook'a bıraktım. Yanımda para yoktu. Her şeyimi almışlardı.
Verdiği kartı alıp odaya çıktım. İçeri girip kıyafetleri beklerken makyajımı sildim. Saçımı açıp kuruttum. Sonunda kıyafette gelmişti.
Elbiseydi daha doğrusu. Şöyle bir elbise. Lacivert renkli, kısa, derin bir göğüs dekoltesi olan( biraz fazla), kolları dirseklerinden sonra bolalan, ellerimin yarısını kapatan bir elbiseydi. Saçlarım açık ve biraz dalagalı. Ayakkabı, takı ve çanta olarakta yine gümüş renginde olanları kullandım.
Makyaj olarakta hafif pembe bir ruj. Ealiner, far ve maskara. Gayet iyiydim yine. Kendime son kez bakıp odadan çıktım. Bütün gözleri üzerime çekmeyi başarmıştım.
Asansörün gelmesini bekledim. Odam partinin olduğu yerden on beş kat yukarda olunca. Asansör sonunda gelmeyi başarınca kapı açıldı. Ben şansımın ağzına... Neyse bende kalsın.
Gördüğüm iki kişiden birisi bizim odun Jungkook. Diğeride kafede bana sarkıntılık yapan. Hani onu bıçaklıyorum diye Jungkook'u bıçaklamıştım ya.
Girsem mi? Girmesem mi? Çiçek yok mu şurlarda. Neyse ya şimdi bir daha asansör bekleyemem. Asansöre bindim. İkisinin ortasına geçmek zorundaydım çünkü ikiside birbirine sinir olduğu için iki kenara çekilmişlerdi.
Bu arada ikiside sinir küpü ve kıpkırmızılar. Her an birbirlerine dalacaklarmış gibi gözüküyorlar. Birbirlerine daldıklarında aralarında ben kalacaktım. Aralarında kalırsam Jungkook bana sinirli olduğu için kesin beni dövecekti. Allah korusun.
Böylece bekliyorduk. On üçüncü katta durduğunda yaşlı teyze ve bir yaşlı amcaydı. Onlarda bindi. Teyzeyle amcayı benim yerime koyup arkalarına saklandım. Korunmayı başarmıştım. İşte ben ya. Akıl fışkırıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukala Mafya Bozuntusu /Jeon Jungkook
FanfictionNerden bileyim onun sen olduğunu? Ben o adam sanmıştım ama sen çıktın. Şimdi de beni tutuyorsunuz. Resmen kaçırdınız. Beni korumasaydınız olmazdı. Siz istediniz. Benim suçum yok. Ama bunu anlayan kim? Sadece kendi bildiğini okuyor. Bana kötü davranı...