Odasından çıkıp aşağıya inip şu yeni satışların listelerine bakmaya karar verdim. Asansör gelince kapının açılmasıyla Gece ve Beyza'yı gördüm. Asansöre binince Gece'nin önceden ağlamış olduğunu fark ettim. Gözleri biraz kızarıktı. Ne ara ağlamıştı? Şimdi tam zamanıydı. Ona benden özür beklememesini söyleyebilirdim. Ama Beyza olmasaydı keşke.
Ben: Beyza hadi sen burada inmelisin. Suga seni bekliyor.
dedim ve kapanmak üzere olan kapıyı durdurdum. Beyza buna inanmamıştı ama yine de çıktı. Gece'de oflayarak çıkıyordu ki kolundan tutup içeri çektim. Kapı kapanınca da asansörü durdurma düğmesine basarak kapının açılmamasını hem de daha rahat konuşmak için yaptım. Tabii o yine rahat durmadı.
Gece: Ne yapıyorsun sen? Aç şu kapıyı.
Ben: Şimdi seninle konuşucaz.
Gece: Odunlar konuşmayı da öğrenmiş.
başka tarafa bakarak ve biraz da sessiz söylediği şeyi anlamıştım. Ama anlamamış gibi yaptım. Birde onun için tartışamayacaktım.
Ben: Benimle konuşmak için bir özür bekliyorsan bekleme. Gelmeyecek. Ben kimseden özür dilemem.
Gece: Özür dilesen zaten odun olmazdın. Birde özür beklediğimi kim söyledi?
sinirlerimle oynuyor resmen. Yine bir şey yapıcam ben suçlu olucam. Sabretmeliyim. Yapabilirim.
Gece: Jungkook kapıyı açar mısın?
Ben: Son kez söylüyorum. O gece çok sinirlendirmiştin.
Gece: Sanırım koreceden anlamıyorsun. Birde İngilizce deneyeyim. I don't care.
Bu kız gerçekten sinirlerimle oynuyor. Ona bağırarak konuşmamıştım ama yeter.
Ben: Umurun da değilse artık benimde umurumda değil.
Sinirlendirmişti. O benle konuşmazsa artık bende de aynı şey. Sabrediyordum ama artık olmuyordu. Onunla da aynı ortamda bulunmak istemiyordum. Asansörü çalıştırıp kapının açılmasıyla hızlıca dışarı çıktım ama iki adımdan sonra gördüğüm kişiyle birlikte ayaklarım yürümedi ve olduğum yerde kalakalmıştım. Birde Gece arkamdan bana çarpmıştı. Sanırım baya ani bir duruş yapmıştım. Arkama bile dönüp Gece'ye bağıramayacak kadar şaşırmıştım. Onun burada ne işi vardı?
Şaşkınlığım git gide sinire dönüyordu. Çünkü bu beni bugün terk edip giden salaktı. Sanki onun burada olduğunu fark etmemiş gibi sağa dönüp bir adım atmamla yine Gece'ye çarpmıştım.
Ben: Kızım çekil önümden.
Dedim ve yürümeme devam ettim. Bulduğum bir odaya daldım. Toplantı odasıydı burası. İçerde de bizimkiler vardı. Beyza'da. O da bizdendi zaten.
Beyza: Gördün mü? Senin ki gelmiş.
Ben: Onunla her şey biteli çok oldu. Hem onun burada ne işi var?
Jin: Seninle konuşmak istiyormuş.
Ben: Onunla konuşmak isteyen yok ama.
O odadan da çıkıp kendi odama girdim. Bu arada akşam olmuştu. Saat akşam yediydi. Zaman çok hızlı geçmişti. Odamda biraz oyalandıktan sonra kapım açıldı. Yine o gelmişti. Minji... Adı Minji'ydi. Sinirlerim yine bozulmaya başladı. Hızlıca ayağa kalkıp ona çıkması için kapıyı gösterdim. O ise kapıyı kapatıp iyice dibime girdi. Acaba ne yapacaktı? Gözlerime bile değil direk dudaklarıma bakıyordu. Bu ne istiyordu?
Minji: Seni bıraktığım için özür dilerim. Eski günlerimize dönsek. İçip eğlensek. Yine beraber aynı yatağı paylaşsak.
Ben: Öyle bir şey olmayacak. Sen benim için bitti. Şimdi söyle bakayım. Neden geldin?
Minji önce çantasını yatağının üzerine koydu. Sonra da yavaş yavaş üstünde ki ceketi çıkarttı. İçine giydiği şey çok açıktı. Beni etkilemeye çalışıyor. Bende eskisi gibi fazla haz duymasam da uzun zamandır böyle şeyler yaşamıyordum ve birde bu eski sevgilim olunca... Her şeyini biliyordum. Bu da beni kendimi tutmama engel oluyordu.
Minji: Beni istediğini biliyorum bebeğim.
Belki onu istiyor olabilirdim ama ona sinir oluyordum. Onunla yapmak gibi bir isteğim yoktu. Bir anda bileğini burnuma yaklaştırdı. Ne yaptığını anlamamıştım. Ama bunu yaptıktan sonra biraz sersemlemiştim. Bu kadın yoksa... Ahh kafam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukala Mafya Bozuntusu /Jeon Jungkook
FanfictionNerden bileyim onun sen olduğunu? Ben o adam sanmıştım ama sen çıktın. Şimdi de beni tutuyorsunuz. Resmen kaçırdınız. Beni korumasaydınız olmazdı. Siz istediniz. Benim suçum yok. Ama bunu anlayan kim? Sadece kendi bildiğini okuyor. Bana kötü davranı...