Yutkunup yavaşça gözlerimi Jungkook'un gözlerine çevirdim. Bacaklarım daha da çok acımaya başlayınca küçük bir çığlık atıp bacağımı tuttum. Jungkook attığım çığlıkla endişelenip hızlıca üzerimden kalktı. Bende oturdum.
Kendisi her zamanki gibi çok sinirliydi. Arkasını dönüp gitti. Defol git. Sanki seni çok istiyorum. Salak şey.
Bütün olanları unutup sakinleştim. Bir gün daha bitmişti. Yine yattım.
Sabah birisinin bana dürterek ve benim adımı defalarca söylemesiyle uyandım. Bu Beyza'ydı.
Beyza: Hadi kanka ya. Kalk yüzünü yıka hemen kahvaltıya iniyoruz.
Ne diyor bu kız? Sabah sabah daha uykuluyken fazla anlamamıştım.
Beyza: Gece kalk ve yüzünü yıka. Bizi bekliyorlar.
Dediğinde biraz daha anlamıştım. Kalkıp yüzümü yıkadım ama hala uyanamamıştım. Ufff beni bu kadar acele ettirmeyin. O zaman uyanamıyorum. Banyodan çıkınca Beyza kolumdan asılarak beni bir yerlere götürmeye başladı. O değilde iyki saçımı alışkanlıktan dolayı taramışım. Sabah saçımı taramadan banyodan çıkamıyorum. Üzerimde de gece yatarken giydiğim kıyafetler şunlar.
Giydiklerim.
(Ayağıma ayakkabı giymiştim. Ayakkabıyı da siz düşünün.)
Beyza beni arkasından sürükleyerek götürmeye devam etti. Geldiğimiz yeri ilk defa görüyordum. Odanın içinde büyük bir masa var. Masanın üzerinde kahvaltı. Etrafında sandalyeler ve üzerlerinde de o yedi odun vardı. Bir kaç yer daha boştu ama oralarda yemek koymamışlar. İki boş sandalyenin önünde yemekler vardı ama. Birisi Beyza için anladım ama ya diğeri...Aklıma gelen şeyle hızlıca arkamı döndüm. Lan ben geceleklerimleydim. Bunlarsa çoktan giyinmişlerdi.
Tae: Gel gel. Çok tatlısın. Merak etme.
Ben: Salak kankam benim.
Beyza: Ama bunlarla çok tatlı gözüküyorsun. Gel hadi oturalım.
Dedi ve beni götürüp sandalyeye oturttu. Karşımada o oturdu. Gözüm yanlışlıkla yanımda oturan Jungkook'a kaydı. Yine çok gergin ve sinirliydi. Bir anda bana bakınca direk olarak önüme baktım. Hepsi yemeye başlamıştı ama ben sanki biraz utanıyorum.
Beyza: Kanka ye boş ver.
Ben: Ya ben odamda yesem.
Jin: Neden?
Beyza: Kız utanıyordur neden olacak.
RM: Bizden mi?
Ben: Yoo utamıyorum.
Bir anlık güçle söylemiştim ve yemeye başladım. Tae gülmeye başladı.
Bir süre sonra aramızda tatlı bir sohbet başlamıştı ama Jungkook konuşmuyordu. Bu da bana sanki aralarına girmiş hissi veriyor ve canımı sıkıyor. Yemekler zaten bitmişti. Şimdi sadece sohbet ediyorduk ama kendimi daha da kötü hissetmiştim. Benim bile tahmin etmediğim bir anda bütün masayı susturacak ses tonuyla ve ciddi bir şekilde Jungkook'a bakarak konuşmuştum.
Ben: İstiyorsan söyle gideyim. Rahatsız oluyorsan söyle. Ya da söyleme ben anlayacağımı anladım.
Dedim ve ayağa kalktım. Direk olarak gözlerim dolmuştu. İnsanları üzmesini sevmiyordum. Eğer onun suçu yoksa tabii. Burda da Jungkook'un bir suçu yoktu. Bense onların arasına girmiştim. Arkamı dönmemle gözümden bir yaş akmıştı. Bir adım atmamla da Jungkook bileğimi tutmuştu.
Bileğimi hem sıkarak hemde çekerek beni geri geri getirdi. Onun bacaklarının hizasında durdu. Bileğimi aşağı asılarak beni yüzüne eğdi. Kulağıma yaklaşıp konuştu.
Jungkook: Eski sevgilimin ölüm yıl dönümü...
Kulağıma fısıldayarak söylediği şeyden sonra bileğimi bıraktı. Bu neydi şimdi? Bu yüzden mi hiç konuşmuyordu. Desene benim yüzümden değilmiş. Ama çok şaşırmıştım. Yine de sandalyeye geri oturdum. Onlar konuştu ben dinledim çünkü hala kafamda bir şeyler oturmamıştı. Ne olduğunu ben de bilmiyorum? Bir gariplik var.
-
Yeni bölümmmmmmm.
Herkes okuyor demi.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukala Mafya Bozuntusu /Jeon Jungkook
FanfictionNerden bileyim onun sen olduğunu? Ben o adam sanmıştım ama sen çıktın. Şimdi de beni tutuyorsunuz. Resmen kaçırdınız. Beni korumasaydınız olmazdı. Siz istediniz. Benim suçum yok. Ama bunu anlayan kim? Sadece kendi bildiğini okuyor. Bana kötü davranı...