Dışarda ki işlerimden önce evi temizledim. Biraz tozlanmış. Normal. Evde yoktum.
Ünitenin üstünü silerken aklıma gözlüğümü almaya çalışırken Jungkook'un üstüne düştüğüm geldi ve içime garip bir duygu oturdu. (İçimde sandalye ya da koltuk varmış. Onu öğrendim. Hahaha.)
Gözlerimi bir kaç saniyeliğine açıp kapattım. Devam ettim. İllaki bir şey yaparken aklıma hep onunla burada geçenler geldi. Dinlenmek için hani Jungkook'un başının altına yastık koyarken yere düştüğümüz koltuğun karşısında ki koltuğa oturdum ve deli ya da piskopat gibi koltuğa bakmaya başladım. Daldım gittim. Neden aklıma geliyordu? Her şey yaşanmış bitmişti. Daha ne istiyordum? Kapa çeneni Gece. Saçmalama. Öyle bir şey yok.
İçimden geçen düşünceyi susturdum ve kendimi toparlayıp odama çıktım. Dışarda çıkmak için bir şeyler seçtim.
Giydiklerim
Bunları giyip kedime küçük bir öpücük verip bismillah diyerek evden çıktım. Yine bir şey olsun istemiyorum. Kaçırılmak felan işte. Anlayın. O hayatta olmak kötü. Neyse bunu boşveriyoruz. Bunları düşününce aklıma gelen şeyin gerçek olmasından korkuyorum.
Evden çıktığımda arabamın anahtarının ve telefonumunda o şirkette olduğu aklıma geldi. Bunu daha sonra halletmeye karar verdim ve yürüyerek -zaten uzakta bir yerde değil hastane- hastaneye gittim.
Hastaneye girdiğimde beni tanıyan bütün doktorlar meraklı gözlerle baktı. Bende hafif bir gülümsemeyle dikkate almadan hastanenin müdürün kapısını çalıp içeri girdim. Müdür beklediğim gibi karşılık vermedi. Ben bana kızmasını azarlamasını hatta bu hastanede çalışmayacağımı felan söylemesini bekliyordum ama o aksine beni görünce 32 diş sırıtışıyla ayağa kalkıp eliyle siyah deri sandalyeyi gösterdi.
Müdür: Geçip otursana
Korkmaya başladım. Noldu bu adama? Yoksa ben görmeyeli bütün insanlar delirmiş miydi? Olabilirdi. Tedirgin bir şekilde geçip oturdum. O da sandalyesine.
Ben: Şey-
Müdür: Ne içersin?
Ben: Hiç bir şey. Şey acaba size noldu?
Müdür: Bir şey olmadı.
Yüzümü iyice inceledi ve benim neden öyle yaptığının ya da konuyla ilgili bilgim olmadığını anladı. Başını sağ omzuna yatırdı.
Müdür: Yoksa bilmiyor musun? Belki hatırlayamadın. Sana Jungkook Bey desem.
Ben: Huuh?
Gözlerimi açıp öne çıktım. Jungkook ile ne alakası vardı?
Ben: Onunla ne alakası var?
Müdür: Bunu bilmemen için ya deli ya da hafızanı yitirmiş olman gerek. Jungkook Bey ve arkadaşları bu hastaneye büyük bağışları oldu. Bizde onların şirketlerine özel doktor gönderiyoruz. Sende onların arasındasın. Daha ne istiyorsun?
Bir dakika bir dakika. Bunların çatışma felan neydi o zaman? Oha ya. Onların yanındaydım ama ne kadar da çok şey bilmiyormuşum. Gerçekten buna inanamıyorum. Bunlar nasıl olurda bir hastaneye bağış yaparlar? Bizim Jungkook ve arkadaşları.
Ben: Peki size bir şey sorabilir miyim?
Müdür: Evet.
Ben: Peki ya bunların işi ne?
Müdür: Onlar normalde silah satımı yapıyorlar. Ama onlar normal insanlara değil. Mesela dünya çapında büyük bir iş bu. Onları herkes tanımıyor. Vurulma sebepleri de bazıları kendilerini sanki dünya çapında silah satımı için geliyormuş gibi gösterip para ödemeden onları öldürüp kısa yoldan silah kazanmak istedikleri için onları salak yerine koyuyorlar. Bazen yaralanmalar oluyor.
Bütün her şeyi ağzım açık bir şekilde dinledim. Kahretsin. Hiç bir şey bilmiyorum. Hemde hiç bir şey bilmiyormuşum. Yaaa her şey karıştı. Ama ne demişlerdi bir mafyayla uğraşıyor dediler. Yok ya. Bu adam kesin kafayı yemiş. Ya da ben. Olabilir.
Müdür: Sen gerçekten onlarla mıydın?
Ben: Evet. Peki ya son bir soru daha?
Müdür: Sor.
Ben: Immm. Şey. Hani onlar bazı kişiler daha doğrusu onlarla uğraşan insanları -daha çok kızları- neden sorguluyorlar?
Müdür: Eğer bir sorun olursa onlar suçlanacak. Sence haklı değiller mi?
Ben: Bir tane daha bir şey sorabilir miyim?
Müdür bıkkınca nefes verdi. Bende dudağımın kenarını kıvırdım.
Müdür: Ne sormak istiyorsan sorabilirsin.
Ben: O zaman. Onlar nasıl insanlar sizce?
Müdür: Dışardan katı ve soğuk ama içleri pamuk gibi adamlar.
Pamuk. Onlar ve pamuk. Kesin öyledir ya. Aishh ne demezsin. Hafifçe kıkırdayıp müdüre baktım. Gözlerimi kıstım.
Ben: I-ıı. Benim işim noldu? Daha bir hafta asistanlık vardı.
Müdür: İstediğin zaman başlayabilirsin.
Ben: Bir sıkıntı olmaz demi.
Müdür: Ahh hayır. Zaten Jungkook bey bize bildirdi. Sıkıntı yok.
Ben: O zaman benim bi işim var. Ama uzun sürebilir.
Müdür: Sıkıntı yok. Hadi git artık. Çok geveze olmuşsun.
Ben: Yaaa. Gidiyorum işte.
Ayağa kalktım ve gittim. Arkamdan güldüğünü işitince güldüm ve kendimi dışarı attım. Yoksa doktorlar soru yağmuruna boğacaktı.
-
İyi okumalar. Diğer bölümde biterse atarım. 😅😄
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukala Mafya Bozuntusu /Jeon Jungkook
Hayran KurguNerden bileyim onun sen olduğunu? Ben o adam sanmıştım ama sen çıktın. Şimdi de beni tutuyorsunuz. Resmen kaçırdınız. Beni korumasaydınız olmazdı. Siz istediniz. Benim suçum yok. Ama bunu anlayan kim? Sadece kendi bildiğini okuyor. Bana kötü davranı...