Suçluluk

4.2K 265 330
                                    

Musa kulaklarımda yankılanan adım seslerini, inlemelerin çoğaldığı kapının önünde durdurdu. Bir elini beline koyarak diğer elini kıvrak hareketlerle kondüvit gibi sıramın geldiğini belirtti.

"Sahne sizin Deva hanım... Buyrun girin içeriye!" İlk Ekrem'in mekanına getirildiğim günki korkuyu yaşıyordum şuan. Büyüyen sarı irislerimi Musa'dan çekmeden kapıdan içeri bir adım attım.

Başımı grılemiş odanın içerisine çevirdim. Camları kaplayan gri jaluzi perdelerle karanlık olması sağlanmış ama gün ışığı odaya sızmak için her yolu deniyordu. Evin aksine bu oda siyah ve gri ağırlıklıydı.

Kapıdan içeri girdiğimde odanın sol tarafında büyük metal bacaklı bir masa, arkasından tekli deri siyah koltuk ve önünde geniş iki adet karşılıklı konulmuş deri tekli koltuklar bulunuyordu. Sağ tarafa başımı çevirdiğim de ise gördüğüm manzarayla dehşeti yaşadım resmen.

Yerde takım elbiseli bir adam, sırtı bana dönük şekilde dizlerinin üzerine oturtturulmuş elleri arkadan plastik kelepçeyle bağlanmıştı. Birbirine geçmiş parmaklarından damlayan kan lekeleri ayaklarının dibine küçük vaha oluşturmuştu.

Hızla göz bebeklerimi yerdeki adamdan alıp Ekrem'e çıkardım. Adamı dövmekten ter içinde kalmış, alnında biriken tuzlu su damlaları ıslanmış gömleğinde yer ediniyorlardı kendilerine. Eklem kemiklerinin üzerine sıvanmış kırmızının en koyu tonu, yerdeki adama aitti. Beni gördüğünde gülümseyerek ellerini iki yana ayırdı.

"Deva... Ah Deva... Herkese deva olan sen, nedense bana Deva olamadın" Başını öne eğerek üzerime doğru adımlamaya başladı.

"Neden bana ihanet ettin? Oysa ben senin için kendimden vazgeçmeye hazırdım... Değişiyordum, sırf senin güvenini az da olsa kazanabilmek için ama sen ne yaptın? Bu yarım akıllı ile bir olup arkamdan iş çevirdin! Olmadı Deva!!! Olmadı!" Şaşkınlığımı gizleyemedim, yerde kanlar içinde yüzü gözü dağılmış adamın Yusuf olduğunu anladığımda hızla yanına koşmaya çalıştım lakin Ekrem'in kıskacına takıldım.

Kollarının arasında Yusuf'a koşmak için debelendim durdum ama bu adam ayaklarıma prangalar vurmaya devam ediyordu.

"Ne yaptın ona, bırak beni... Bırak!!" Üstüne başına bulaşan kanın metalik kokusu burnuma doldukça hırsım daha çok artıyordu.

"O hak ettiğini yaşıyor Deva, benim olana el uzatmaya kalktı çünkü!.." Avuç içlerimi göğüs hizasına var gücümle vurdum.

"O benim arkadaşımdı! konuşabildiğim, yüzüne güldüğüm tek insandı o..." Beni savurarak haykırdı.

"İşte o yüzden ölmeyi hak ediyor..." Elini ani manevrayla beline attı ve orada sakladığı silahını çıkarıp sürgüsünü çekerek içindeki kurşunu namlunun ucuna getirdi.

Kendini kaybetmişti sanki, bana bakıyordu ama görmüyordu. Silah tutan eli titriyordu fakat korkudan değildi. Elimi uzatarak üzerine doğru hamle yaptığım anda silahı Yusuf'un başına dayadı.

" Yapma ne olur!!! Yalvarırım yapma!!! Ne suçu var ki; ölmeyi hak etsin... Söz veriyorum sana bir daha kimsenin yüzüne bakmam..." Çok hırçınlaştı, bilinci yerinde değildi. Beni dahi gözü görmeyecek duruma geldi. Silahı üzerime doğrultarak haykırışını yineledi.

"Bana bu adam için yalvarma!!! Ömür boyu pişmanlık duyacağımı bilsemde seni öldürürüm Deva!!! Bir başkası için yalvarma bana!!!! " Akan yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Eğik duruşumu dikleştirdim ve silahın namlusuna alnımı dayadım. Gözlerimde sakladığım korkumu yok ettim. Dudaklarımı birbirine yapıştıran salyalarımı göstererek gülmeye başladım.

Aynadaki BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin