(Ertesi gün saat 15:43 kabusa uyanış...)
"Uyanmasını beklemekten başka bir şey yapamazsın."
"Bu saat oldu uyanmadı! Bir anda kucağıma yığıldı tutamadım. Yere düştüğünde başını vurmuş olmalı. Yani sarhoştum..."
"Tamam Ekrem anladım, geldiğinizden itibaren aynı şeyi tekrar ediyorsun ama sakinliğini koru ve sadece bekle!"
Ne? Doğru duymuş olamam! Ekrem mi dedi o? Hayır... Hayır bu bir rüya olmalı, hatta kâbus. Bu konuşmalarda beynimin bana oynadığı oyunlardan biri. Gerçek değil... Gerçek değil ki!...
Birazdan uyanacak ve Efkan'ın güleç yüzüyle karşılaşacağım. O mermer suratlı Adal kapının ağzında duracak;
"Tüm gecemi berbat ettin, sana bunun hesabını soracağım diyecek." Diyecek değil mi? N'olur diyecek diyin!
"Gözlerini açtı... Bak açtı gözlerini!"
Kapanmaya meyilli göz kapaklarımı aralayarak kabusumlarımı alt etmeye hazır savaşçı ruhum gerçeklerle yüzleşmeye hazırdı.
Gözlerimi tamamen açtığımda beyaz tavan ve kristal taşları olan avize selamladı kör olası gözlerimi. Biraz doğrulup nerede olduğuma bakmak istediğimde Ekrem'in yeşil kan oturmuş irisleriyle karşılaştım.
"Hayır ya... Hayır... Hayır!" İlk dilimde dönen kelime olurken bu kabustan uyanmak istercesine gözlerimi yeniden yumdum.
"Deva!" Adım pis ağzından çıktığı anda kalbimin üzerinde filizlenen umut tohumlarım köklerinden çürüyerek kurudular.
"Rüya, uyanacağım ve geçecek! Gerçek değil bu! Uyanınca geçecek!"
"Deva gözlerini aç!" Başımı iki yana hızla sallayarak girdiğim şoktan çıkmak için çabaladım.
"Hayır rüyadayım ben, uyanacağım ve sen olmayacaksın!"
"Sana gözlerini aç dedin!"
"Hayır." Dişlerimin arasından dudaklarıma ulaşan iniltiye karışan tek kelime döküldü avuçlarıma.
"Bu kadar mı nefret ediyorsun benden... Gözlerime bakamayacak kadar mı?" Üzerime çullanıp yüzüme kapanan ellerimi açmaya çalıştı ama başaramayınca kavradığı bileklerimi koparırcasına sirkeleyerek kükredi.
"Yüzüme bak Deva... Gözlerime bak!"
"İstemiyorum.... Git buradan... Git! Bırak beni!!! Bıraaakk"
Çığlık çığlığa yatağın içinde debelenmeye başladığımda bıraktı beni ama kanlı elinin acısı yanağımda yer edindiğinde akan yaşlarla araladım gözlerimi.
Öfkeden deliye dönmüş vaziyette yüzüme kitlenmişti. Aldığı derin keskin soluk bile yetiyordu kuş gibi can çekişerek titrememe.
"Ekrem ne yapıyorsun? Kendine gel!" Volkan adisi araya girdiğinde öfkeli bakışlar onu buldu.
"Deva iyi misin? Özür... özür dilerim... Deva! Yüzüme bak... Tamam bak sakinim... Deva n'olur yüzüme bak!" Yanıbaşımda duran adamın sesiyle başımı kaldırdığımda nefretin insanı neye dönüştürdüğünü öğrendim. Bu ben değildim.
"Sen busun işte, bu kadar basiretsizsin, bir kadının acizliğinden yararlanacak kadar alacaksın..."
"Ekrem biraz yalnız kalıp sakinleşsin... Biz çıkalım istersen!" Mimik oynamadan verdi cevabını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?