Evet arkadaşlar kendimi affettirmek adına uzun, up uzun bir bölüm yazdım.
Keyifli okumalar dilerim.
(4847 kelime)
Bak kalbim, nasıl da coşkuyla çırpıyorsun geçte olsa kavuştuğun kanatlarını. Peki sen? Rüzgara karşı koşmaktan yorulan ruhum; özgürsün artık, hemde hiç olmadığın kadar özgür.
"Canım." Belimde hissettiğim elle gözlerimi açarak yanımda durmuş benimle birlikte durgun denizin ciğerlerimi yakan iyot kokusunu içine çeken adama baktım.
"Buraya daha önce getirdiğinde bu kadar güzel olduğunu fark edememişim." Özenli birbiri ardına dizilmiş beyaz dişlerini açığa çıkararak gülen Adal'ın şen kahkahası üzerimizde dans eden güneş misali içimi ısıtıyordu.
"Buraya yıllardır gelirim ama ben bile bu kadar güzel olduğunu fark etmemişim..." Başını hafifçe sağa yatırıp kıstığı gözlerini, iri sarı bulanık irislerime odakladı.
"Buraya anlam katan sensin Deva..." Güneş iki katı mı yakıyordu bedeni mi? Yoksa dudaklarımdan özümü çalan adamın sıcak dudakları mıydı beni çayır çayır kavuran?
"Hayatıma anlam katıyorsun." Rüzgara kattığı nefesini ıslak dudaklarımın üzerine saldı sesindeki naif tınıyı kulaklarıma ulaştırırken.
İkinci öpücüğü alacağı sırada çalan telefonu şuan ki ânın büyüsünü bozarken, Adal söylenerek ısrarcı telefona cevap verdi.
"Ne var Ebul?" Sitemkar tavırla yanıtladığı telefonun ucundaki Ebul her ne söylediyse Adal'ın ifadesini ansızın kararan hava misali değiştirdi.
"Tamam geliyoruz." Bir iki cümle kurarak neler olduğunu anlatmasını beklerken, kapattığı telefonu cebine atarak başını hafifçe yana doğru attı.
"Hadi gidiyoruz." Neler oluyordu yine. Adal'ın sesinin tonunu değiştirecek ne demiş olabilirdi ki Ebul.
" Bi huzur yok amına koyim." Ağzının içerisinden savurduğu küfürle kaçan keyfimin yokluğunu belli etmeden arkasından adımlayarak arabanın yanına geldim.
Tuttuğum ön kapının kulbunu çektiğim açılmayan kapıyla eğilip çoktan direksiyon başına yerleşen adama baktım. Kapıyı açamadığımı fark edince eğilip kapının kilidini kaldırarak açmama yardımcı oldu.
"Ebul bu kadar önemli ne dedi acaba? Çok merak ettim gerçekten?" Yarım ağızla sarf ettiğim cümleleri duysa da, duymamazlığa vurdu arabanın kontağı çevirirken.
Yol boyu sessizlik hâkimdi kasfet çöken arabanın içinde. Durduğu kırmızı ışıkta elini attığı telefonda oyalanarak geri yerine koydu ve yeşile dönen trafik lambasının ardından aynı sessizlikle devam etti. Ta ki; eve gelene kadar...
Bahçeye resmen arabayla dalan Adal; kontağı kapatıp bekledi bir kaç saniye. Sonra yüzüme bakmadan başını eve doğru çevirip derince çekti içine o kasvetli griye bulanan havayı ve basınıyla 'Hadi' der gibi işaret verdiği anda ikimiz de indik arabadan.
Eve girdiğimizde geçen o kısacık süre bile sessizlikle geçti; tabi salona girip o devasa kutuyu görene kadar.
"A, a... Nedir bu?" Çatılan kaşlarımla Adal'dan önce sorumu sorarak kutunun başına geçtim.
"Bizde sizi o yüzden çağırdık..." Kutudan aldığım bakışlarımı önce konuşmasına devam eden Efkan'a, ardından da Adal'a çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?