Bir mahkûmiyet düşünün dört duvarı etten, demir parmaklıkları kemikten oluşan. Yanan bir bedende boynuna dolanan urganla hapsolmuş ruhum; çığlık çığlığa kurtulmak için tırnaklarıyla kazıyordu hapishanesinin duvarlarını.Ama ben kaçamadım senin mahkumiyetinden Deva. Kaçmak istemedim. Senin uğruna aldığım canın yükü ağır geldi bu bedene... Her ne kadar hak etmiş olsada.
Şimdi nezarethanenin duvarlarına bakıp yaptığım hataları, sana karşı işlediğim günahı ve kalbini avuçlarımın arasına alıp nasıl acımadan parçaladığımı düşünüyorum çektiğim vicdan azabıyla birlikte.
"Adal Günay avukatın geldi seninle görüşmek istiyor... Gel bakalım!" Sırtımı dayandığım duvardan alıp açılan kapıdan düşüncelerimi geride bırakarak polis memurunun arkasından adımladım.
Yukarıya çıktığımızda komserin odasına yöneldi. Kapıyı açıp eliyle içeri buyur ederken başımı sallayarak içeri girdim. Komiserin karşısında oturan Eslem ve Haktan abi ben görünce yerlerinde huzursuzca kıpırdandılar. İçeri tamamen girdiğimde köşede ayakta ellerini göğsünde birleştirmiş kızgın bakışlarıyla beni kesen Efkan duruyordu.
"Gel bakalım delikanlı. Ailen ve avukatın seninle görüşmek istiyor!"
"Neden geldiniz?" Eslem hemen komisere dönüp gülümseyerek müsade istedi.
"Sakıncası yoksa müvekkilimle yalnız görüşmem mümkün mü?" Komiser her birini süzüp ellerini masaya dayadı.
"Sadece beş dakika!"
"Çok teşekkür ederiz." Ayağa kalkıp odadan çıkan komiserin ardından Efkan üzerime yürüyüp yakama yapıştı.
"Aklını mı kaçırdın sen? Ne yapmaya çalışıyorsun Adal? Ne işin var senin burada?" Yüzümü buruşturarak başımı sağa çevirdim bezginlikle.
"Off Efkan... Seni hesap sor diye aramadım!"
"Efkan sakin ol sırası değil!" Eslem tutup geriye çekerken o hala bana saldırıyordu.
"Biz Deva'yı kaçırmışlar 'kız nerede? Ne hâlde?' diye götümüzden ter atıyoz, bu amına kodumun salağı kalkmış kendini ihbar etmiş... Boyun uzadı mı bari?"
"Bunu niye getirdiniz?" Eslem'e döndüğümde üstüme atılan şişeyle neye uğradığımı anlayamadım.
"Lan bak alacam ayağımın altına ha!" Kaşlarımı çatarak diklendiğim Efkan sesi titreyerek karşılık verdi.
"Senin beni yalnız, kimsesiz bırakmaya hakkın yok! Duydun mu beni? Söz verdin sen bana; olmayan ailem olacaktın!" Eslem sözleriyle canımı yakan Efkan'ı sakinleştirip bana döndü.
"İfadeni değiştirmen gerekiyor Adal! İş çok ciddi üstelik yıllar önce şartlı tahliyen göz önünde bulundurulursa..."
"Hiçbiri umrumda değil! Bir halt yedim cezasını çekeceğim!" Efkan ellerini birbirine vurup kendini geriye atarken Haktan abi araya girdi.
"Adal gel otur şöyle. Önce bir sakinleş." Boş sandalyeye Haktan abinin karşısına oturdum.
"Oğlum bak kimse sana kızgın yada kırgın değil! Aksine her şekilde arkanda durmaya hazırım. Gerekirse abimi bile karşıma alırım ki; abim sana kızgın değil zaten. Abim çiçek yengemin başına gelenlere dayanamadı..." Eğdiğim başımı hafifçe kaldırıp Efkan'ın gözlerine baktım.
"Haberim var her şeyden! Yanına o yüzden koşa koşa geldim. Bir yanlış yapma diye!" Gözleri dolu dolu bakıyordu yüzüme.
"Adal ben araya birilerini soktum bir yolunu bulup seni buradan çıkaracağım; yalnız sözümden çıkmak yok!" Haktan abi arkamda durmaya hazır bir şekilde beni ikna çabalarına girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
أدب المراهقينBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?