"O haklı, seninde benim yüzümden zarar görmeni istemiyorum." Bir hafta önce Yusuf'un gözlerimin önünde öldürülmesini zihnimin karanlıklarına gömmemişken, birde hiç günahı olmayan Efkan'ın ölmesini kaldıramazdım...
"Hayır Deva, hiç bir yere gitmiyorsun. İnan bana Ekrem ne bana, nede Adal'a dokunamaz. Sadece blöf yapıyor." Külleri düşen sigarasına kaydı bakışlarım. Ruhumu hançer misali ikiye yaran korku, can çekişine sebep oluyordu.
"Efkan, söz konusu ben olunca kimseyi gözü görmez. Gözümün önünde arkadaşımı öldürdü, Musa'yı bile öldürecek duruma geldi.... O söylediğini yapar ve ben senin zarar görmeni istemiyorum!" Dilim yalan söylüyordu ama yüreğim avaz avaz bağırıyordu esaretine dönmemek için.
"Ya, bi yolu olmalı...." Efkan masumiyet barındıran sesini etrafa salarken Adal araya girerek yanıma adımladı.
" Bir dakika, ne dedin sen?" Geri geri adımlayarak manasızca baktım.
"Ne dedim?"
"Ekrem gerçekten Musa'yı öldürecek miydi?" Başımı hızla olumlu anlamda salladım.
"Yani bi keresinde bana vurmaya kalkmıştı, Ekrem baya sinirlenip silah doğrulttu üzerine... Zor ikna etmişti onu vurmaması için..." Keyfinin yerine geldiğini, sesine yansıyan yumuşak tınıdan anlaya biliyordum.
"Bak bu her şeyi değiştirir!" Efkan, söndü sönecek olan sigarasını sehpanın üzerine bastırdı.
"Aklından ne geçiyor abi?"
"Toparlanın bu gece yola çıkıyoruz!" Arkasını dönüp dış kapıya doğru yöneldi. Yüzünde barınan tebessümü ilk kez görmenin verdiği şaşkınlığın yanı sıra, kapıdan çıkmak üzereyken söyledikleri daha çok şaşırmama neden oldu.
"Ben gelene kadar evden çıkmayın... Üçümüz bu gece veda edeceğiz bu şehre!" Sonrada çıkıp gitti ve Efkan'la birbirimize baka kaldık arkasından.
Ne yani; yanına koz olarak alıp, işi bittiğinde bir köşeye mi atacaktı? Eğer niyeti o yöndeyse o yolculuğa çıkmamında anlamı yoktu. Bilmediğim bir şehirde yanlışa düşmeden hayatta kalmam mümkün değil.
"Şaka yapıyor değil mi?" Kaşları birbirine yakın tutan Efkan kendini geri çekti.
"Sorun ne? Bu şehirde kimsen olmadığını sanıyordum!"
"Yok zaten ama en azından bildiğim bir şehirde kendimi daha güvende hissederim. Hiç görmediğim ve tanımadığım bir şehirde ise kendimi güvende hissetmem, ruhumu kaybederim..." Kalbim tedirginlik yolunda ilerlerken, yanıma yoldaş olmak yerine o yoldan çıkarmaya çalışıyordu.
"Merak etme, ben hep senin yanında olacağım. Asla kaybolmana izin vermeyeceğim Deva! İkimiz sıkı dost olduk ve dostlar birbirlerini asla yarı yolda bırakmazlar!" Sağlıklı kalan bileğimden tutup koltuğa çekti.
"Gel oturalım. Kolun nasıl, ağrıyor mu?" Başımı hatırladığım yarama kaydırdım.
"Korkudan uyuşmuş durumdayım, varlığını dahi unutmuştum." Koltuklara kendimizi bıraktığımızda, üşüdüğümü yeni yeni idrak etmeye başladım ve üstelik karnımda iyice acıkmıştı.
"Şey ben acıktım. En kolay ne yiyebiliriz?" Efkan ayağa kalktığı anda iki elini bir birine vurarak avuç içlerinden büyük gürültü çıkardı.
"Makarna sever misin? Tek becerebildiğim o çünkü." Omuzumu silkerek fark etmez der gibi yüzümün şeklini değiştirdim.
"Yemek seçmem ben. Ne olsa yerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?