1 yıl sonra.... ( Deva)
Tatlı tatlı yüzüme esen meltem rüzgarının eşliğinde bahçedeki etrafı kırmızı güllerle çevrili kamelyada oturmuş annemin gençlik romanlarından birini okuyordum.
Aysel teyze her zaman yaptığı lezzetli kurabiyelerinden bir tabak ve yanına buz gibi kocaman bardak limonatayla keyfimi ikiye katladı.
Bu eve geldiğimden beri cılız bedenim epey kilo aldı... Çünkü Aysel teyze sürekli ağzıma bir şeyler tıkıştırıyordu. Kalbini kırmamak için sessiz kaldığımda ise Pusat beni elinden bir yolunu bulup kurtarıyordu.
Pusat'la geçen süre zarfında çok iyi anlaştık. İki dost veya abi kardeş olmuştuk sanki. Arada beni dışarı çıkarıyor birlikte gezip dolaşıyoruz ama ben evde olduğum kadar dışarıda rahat olamıyorum hala.
Bir yerlerde unutmaya çalıştığım geçmişin yüzlerine rastlama korkusuyla çok fazla etrafta görünmek istemiyorum. Biliyorum hepsi özellikle biri her yerde arıyor olabilirdi.
Ama yinede Efkan'la, Ebul'le, Cavid'le görüşmek, her anlamda değişen Deva'yı görmesini isterdim. O çok ısrar ettiği ve gitmemek için direndiğim terapiste düzenli olarak gittiğimi anlatıp mutlu olmasını isterdim mesela.
Burada kalmaya başladığımda bir kaç kez sinir krizi geçirmiş ve uykularımda bile rahat bırakmayan kabuslarım Çavuş beyin dikkatinden kaçmaştı. Pusat'la birlikte ayarladığı doktora haftada bir kez gidip kendim olabilmek için çabalıyorum.
Üstelik beni yeni halimle gördüğünde ne tepki vereceğini o kadar çok merak ediyorum ki; sonra ona söyleyecek ve karşıma çıktığı andan yeni yeni düzene giren hayatımın alt üst olacağı korkusu vaz geçiriyor bu isteğimden.
Artık geçmişi sorgulamıyorum. Hemde her anlamda... Özellikle annemin bana nasıl kıydığını, ona olan inancımı, güvenimi yerle bir edişini. Kızmak istesemde kızamıyorum, ölmüş birinin özellikle annemin arkasından kötü sözler söyleyip bendeki değerini hiçe saymak istemiyorum.
Bu konuyu Anıl beylede çok konuştuk, oda benimle aynı fikirde ve bu aralar hala dede diyemediğim Çavuş beyi benimsemem konusunda beni ikna etmeye çabalıyor. Bazen iş birliği yaptıklarını düşünmüyorum desem yalan olmaz ya hani.
"Deva... Deva..." Adımı haykıran Pusat'a karşılık vermek için düşüncelerimi bir kenara bırakıp kitaptan aldığım bakışlarımı kaldırarak seslendim.
"Bahçedeyim..." Giydiği beyaz gömleği ve altındaki garip kotuyla sarı saçlarını ılık rüzgara vererek yanıma adımladı.
"Ne yapıyorsun bu sıcakta burada? Çavuş babanın domateslerine dönmüşsün resmen." Yüzümde oluşan gülümsemeyle elimi hafifçe yanıma gelen adamın üzerine savurdum.
"Sesin domates... Hayırdır nereye?" Elini saçlarının arasına daldırıp düzelterek soruma cevap verdi.
"Bizim bir arkadaş yeni açılan mekanda şarkı söyleyecekmiş akşama oraya davetliyim senide çağırmaya geldim... Bana eşlik eder misin?" Dışarı çıkma teklifini her duyduğum anda içim titriyordu. Bir türlü bu duyguyu atamıyordum.
"İsterdim ama bitirmem gereken bir hikâye var..." Elimde tuttuğum kitabı göstererek ettiğim itirazıma karşılık sözümü keserek biraz azarladı.
"Hikâyen bekleye bilir, hadi kalk hazırlan benimle birlikte geliyorsun!" Elimden aldığı kitaba uzanarak kaşlarımı çattım.
"Bende istemiyorum dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?