İçki şişelerinin dibinde balık olurken, hissettiklerimin ağırlığıyla boğuluyordum. Nefesim ciğerlerimin odasında mahsur kalırken, çürümeye yüz tutmuş kalbim göğüs kafesimi parçalayacak kadar şiddetli ve hızlı atıyordu. Peki bu anlamsız korkunun sebebi; ne ara müptelası olduğumu anlayamadığım papatya gözlere mühürlendiğim esaret miydi?Ya can yoldaşım? Aynı kadına kaptırılan kurumuş gönlün telaşesi varsa aramızda. Haksızlık olmaz mıydı kardeşime? Üstelik o kadını hiç hak etmemiş bir ben varken ortada.
Keskin dilimden edilen hakaretler yakılan canın ruhuna atılan façaların açtığı yaraları geçerir miydi sevmeyi bilmeyen gönlümün darüşşifasında?
Sessizliğimin çığlığın da büyümeye devam eden susturmak için üzerini örttüğüm hislerim sadece sanmaktan ibaretse. Haksızlık edilmiş olmaz mıydı belki ilk kez yaşayacağı o saf duygulara? Kör olmuşçasına görmezden geldiğim masumiyetini hırpalarken...
Sus gönlüm! Fısıltıyla dâhi söyleme sakladığın sırrını. Sen bir kadın sevdin ve o gitti. Bir kadını daha yüreğine misafir edecek temelin yok. Kolonlar çatlak ve o çatlaklardan sızan karanlığa ikinizi mahkum edemezsin. Viran şehrin sulatanı senin ruhun, halkı ölü bedenlere hükmediyor!
Sığındığım ağır gelen bahanelerimle ucuz bir barda içtiğim ucuz alkolün etkisinde evime girmek üzereydim ayakta durmaya halim mecalim olmadan. Karanlıkta sağa sola çarpmadan odama girip paçavraya dönmüş üzerimi değiştirdim ve yatağa uzanıp kollarımı başımın altına koyarak yorgun gözlerimin sızmasını bekledim.
Uyku kapımı çalmak üzereyken kalbimin ritmini değiştiren, aldığım soluğu derinleştiren o inlemelerle karışık çığlıklara kulak kabartıp neler olduğunu idrak etmeye çalıştım yerimden kalkarak...
Bulanık zihnim oyunlarını çoktan oynamaya başlamış, en kötü senaryolarını gözlerimin perdesinde yansıtarak oynatıyordu.
Ne ara kapısına gelip beklediğimi kestiremezken diğer yandan kendimi sakinleştirme çabalarına girip, içeride neler olduğunu öğrenmek üzre telaşla kapının kulpuna yapıştım.
Peki göreceğim manzaraya hazır mıydım? Ya Efkan çoktan onu benden aldıysa? Ya ben çok ama çok geç kaldıysam? Oysa ben Cavid'den Ebul'den dem vururken. İki kardeşin kızları hayran bırakan yakışıklılıklarının Deva'nın aklını karıştırmasından ölesiye tedirginlik duyuyordum ki; Efkan'ın yakınlığını göz ardı etmişim.
Şimdi beynimi kemiren soruların cevabını alma zamanıydı; ya öleceğim, ya yeni filizlenen heyecanlarımın dibine hayat suyu verip yaşatacağım. Girdiğim stres girdabında boğulmak üzereyken gözlerimi yumup, seslice yutkundum.
Kıramadığım cesaretimi yüklenip elimi kapının kupundan çekerek odama doğru bir iki adım atmıştım ki; adımın haykırılışının sesi ilişti kulağıma. Yeniden dönüp tutuğum kolu aşağı indirerek zifirin karşıladığı odaya daldım.
Kapının hemen yanında yer alan ışığın düğmesine basıp, odayı parlattım. Gözlerim Deva'yı bulduğunda; yatağının içerisinde kıvranarak inlediğini, tuttuğu çarşaflara tırnaklarını geçirip, dişlerini kilitleyerek kasıldığını gördüm.
Çifte dönen bakışlarımı toparlamak adına gözlerimi kırpıştırarak başımı hızla iki yana salladım. Benliğim kendine geldiğinde yanına oturup göle batmışçasına ter döken bedenini kollarımın arasına aldım.
Saçlarından yayılan misk kokusu alkolik bedenimi kontrol etmekte zorlanmama yol açıyordu, üstelik o bu haldeyken bu saçma duyguya yer vermek kendimden nefret ettirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?