Dudaklarımdan parçalanarak döküldü ismi."E... ee.. Ek - rem!!!"
O an müzik şiddetini arttırarak beynim içinde çalıyordu sanki. Aklım mantığım durmuş, uyuşmuş şekilde boş bakıyordum karşımda duran bedene. Elime tutuşturulan peçete varlığını hissettirdiğinde ne yazdığına baktım.
"Beni özledim mi Deva? Seni almaya geldim!"
Peceteyi avucumun içinde buruşturup yeniden Ekrem'e baktım. Başımı çaresizce iki yana salladığımda; karanlık şehveti arzulayan zehirli yeşil bakışları değişti.
Ne yanında getirdiği Mine, ne de arkasında saf tutmuş bekleyen şeytan Musa umrumda olmadı o an. Tek korkum esaretime yeniden dönmekti.
Beynim yeniden düşüne bildiğinde yanımda oturan Ebul'e döndüm ama yerinde yoktu. Masada tek kalmanın güvensizliği ile baş başa kaldım. Ürkek sarı irisler Adal'a çevrildiğinde; benim az önce baktığım yere, Ekrem'e ölüm saçan bakışlarını kısarak çivilemişti.
Korktuğum başıma geldi, o gün bu gündü. Adal'ın beni neden buraya getirdiği belli oldu. Avının önüne atacağı yemi hazırlamıştı özenle, intikamının soğuk yemeğini yemeden önce.
"Allah kahretsin, nasıl anlayamadım! Aptal Deva..." Hızla ayağa kalkmamla aynı anda Ekrem'de benimle birlikte kalktı.
Yer kaydı ayaklarımın altından sandım, sendeleyerek attığım adımda düşmemek için masaya tutundum.
Ekrem telaşla atıldığı öne doğru adımlamaya hazırlanırken elini birden beline attı. Çünkü o sırada Adal; tüm sakinliğini koruyarak yerinden kalktı ve bana doğru ağır ağır yaklaştı. İşte başlıyorduk; beni kendi elleriyle ona verecekti.
"Sevgilim, bir yere mi gidiyorsun? Hem de bensiz!" Yanıma geldiğinde sarfettiği kelimelere şaşkınlıkla bakarken o ileriye gidip yanağıma ıslak, sert öpücük kondurdu ve kimseye belli etmeden kulağıma eğildi.
"Sakin ol! Seni ona vermeyeceğim, bana güven! Arkanda senin için bekleyen iki koruma var!" Fısıldadıklarıyla iyice karıştım.
Hafifçe kolumu kavrayıp masaya tekrardan oturttuğunda arkama bakmaktan ölesiye korktum ki; gözlerimde yer edinen çaresizlikle Adal'dan ayıramadım bakışlarımı.
"Sana inanmıyorum!" Bu kez benim sesim, nefesim ona soğuktu.
"Biliyordun aslında, o adamın burada, bu şehirde olduğunu! Bu sabah Efkan'la gezerken Musa'yı gördüğümde göz yanılgısı sandım ama değildi!.."
"Korkudan iyice saçmalamaya başladın."
"Diyelim ki saçmalıyorum... Peki şehirde olduğundan haberim yoktu diyebilir misin?"
"Eğer susmazsan seni gerçekten Ekrem'e verir durmayan çenenden kurtulurum, bilmiş ol!" Sessizlik mağarasına sığındı nefesim. Çektiğim sigara dumanıyla harmanlaşmış alkol kokan havayı solumayı unutturacak kadar hem de!
Adal hala sahnede ikinci müzikle neredeyse tamamıyla çıplak kalacak şekilde soyunan kıvrak figürleriyle erkekleri baştan çıkarmaya yemin etmiş Lilith gibi baş döndürücü kadını izliyordu.
"Bütün gece sahnede bu mu kalacak?"
Adal sinsice dudaklarını kıvırarak garsonlardan birine eliyle işaret edip önündeki boşluğu gösterirken benim sorumu yanıtsız bıraktı. Yanıma gelmeden içtikleri yeterli gelmemişti demek. Görünen o ki daha buralardayız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?