Ekrem'in tuhaf zevkleri olduğunu bu güne kadar öğrenmiş olsaydın eğer, izlerini üzerinde taşımak zorunda kalmazdın!" Başımdan aşağı kaynar sular döküldü ağzından çıkan kelamlara. Olduğum yere çakılı kaldım, hangisine tepki vereceğini bilemeden kaskatı kalan bedenimi döndürüp kasvet saçan kahve irislerine odaklandım.
"Bahsettiğin o izler aşk doruklarına çıkılmış sevişmeyle, hızla yere çakılmanın verdiği zevk sırasında işlenmedi oya gibi vücuduma, acımasızlık sadece aşkta yok... İnan!" Üzerimi örterken gördüğünü düşündüğüne eminim ama sadece dörtte biriydi gördükleri. Acaba tamamını görse beni yinede fahişelikle suçlar mıydı.
Tepki vermedi oturduğu yerden, tepki vermedim odama doğru giderken. Zaten ne denile bilirdi ki, onun nazarında fişlenmiştim bir kere, o damga alnımdan silinmeyecekti.
"Musa.... Musa her yerde seni ararken, senden fahişe diye bahsediyor." Koridorun başında duraksadı adımlarım. Dişlerimi nasıl sıkmışsam çenem de güçlü ağrı hissetim.
Arkamı dönmeden hızla yürüyüp odaya girdim ve kenarında duram çantamın içinde eskiden kalma numara defterimi çıkardım. Önce Ekrem'in numarasını buldum ama ben Musa'yı arayıp canımı yaktığı gibi canını yakacaktım.
Sesime uyanan Efkan uyku mahmurluğuyla tek gözünü aralayarak neler olduğunu anlamaya çalıştı.
"Deva, problem mi var?" Başımı kaldırıp baktım.
"Bana yirmi lira borç verir misin?" Uykunun ağırlığını üzerinden atamaya çalışarak yatakta doğruldu.
"Tabi de, ne yapacaksın?"
"Birini aramam gerekiyor ama buradaki telefonu kullanamam. Dışardan arama yapmalıyım."
" Benim telefonumu al!"
"Hayır olmaz, seni tehlikeye atmak istemiyorum! Sen borç verecek misin onu söyle?" Yataktan sarsaklanarak kalktı.
"Tamam hadi birlikte çıkalım." Başımı komut almış subaylar gibi eğdim bir kere.
Önden önden yürüyerek Efkan'ın arkamdan gelmesini beklemeden kendimi kapıda bulduğum terliklerle dışarı attım. Ocak ayına girmeye iki gün kalmıştı, hava öyle soğuktu ki, insanı donduran esinti bedenime işlemiyordu sinirden. Titresede ruhumun derinliklerine kadar, öfkedendi kasılmam.
"Hadi, atla arabaya. Donacaksın bu halde..." Efkan'la bindiğimiz arabanın istikametini şehir merkezine yakın, Heykel taraflarına sürmesini istedim.
Oralarda bulunan büfelerden birinden arayacaktım. Böylelikle Ekrem numarayı sorgulattığında Efkan'ın başı derde girmeyecek, Yusuf gibi ölmesini izlemek zorunda kalmayacaktım.
"Çok gizemlisin, sana ulaşmak Pandora'nın kutusunu açmak gibi. Zor birisisin gerçekten." Yoldan gözümü ayırmadan cevapladım sorusunu.
"Aslında fazlasıyla açık olduğumu düşünüyorum. Tabi bunu görmek için sadece bakmak yada duymak yeterli olmuyor sanırım, anlamakta gerekiyor!"
"Gerçekten çok farklısın, yani güvenini sarsacak olmasa inan sana asılırdım..." İşte bu sürpriz olmuştu.
"Şuan isteyeceğim en son şeydir aşkın kapımı çalması."
"Anlıyorum. Yaşadıkların zor olmalı." Sohbetin beni biraz rahatlatmasıyla yüzüm bir nebzede olsa gülümsedi.
"Maalesef." Araba Heykel meydanının önünde durduğunda kısa sohbetimizde son buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?