Her gece olduğu gibi, bu gecede kendimi kaybedene dek zil zurna oldum diyebilirim. Üzeri bitmiş şişelerle dolu oturduğum masadan destek alarak kalkmaya çalıştım. İlk denemede oturduğum koltuğa tekrar yıldım, kendi aciziğime gülerek yeniden kalktım. Ayakta durmayı başardığımda, barın arka tarafına özel yaptırdığım tek gecelik kadınları kendime oyuncak ederek eğlendiğim odanın yolunu tuttum.Evet artık ilişkilerim tek gecelik çünkü; yıllar önce kalbimi ıslak, küf kokulu bir depoda bıraktım.
Gelecek hayaline yolculuk yapmaya hazır umut sandalını ucu alev alan kibritle yaktığımda anladım; Aşk sahte mutlulukla insanı aptal yerine koyan bir eylemdi ve ben ancak aptal yerine düştüğümde anlamıştım gerçek olmadığına.
Odanın kapısına geldiğimde ayakta durmakta mecazi olmayacak şekilde güçlük çekiyordum, sert kayalar gibi beni ayakta tutan dizlerim parçalanıp ufalanırken düşmek istiyorlardı. Koltuğa, alkolün esareti altındaki bedenimi attığımda Efkan'da hemen arkamdan odaya girdi.
"İyi misin abi? İstersen Ebul'ü çağırayım seni eve bıraksın!" Kolumla ışığın çaldığı gözlerimi kapadım.
"Burada biraz uyusam yeterli..." Kapıdan çıkmak üzereyken başımı hafifçe kaldırıp seslendim.
"Efkan çocuklara söyle rahatsız etmesinler, koridorda ayak sesi duymak istemiyorum... Çıkarken de ışığı kapat!" Efkan beni karanlığın içinde bırakırken, koltuğun soğuk yüzüne sığındım.
He bu arada; Kendimi size anlatmama gerek var mı bilmiyorum! Sizin tanıdığınız kadar sert, gaddar ve acımasız değilim... En azından eskiden değildim! Sadece yaşamaya zorlandığım hayatta böyle olmam gerekiyor. Evet tahmin ettiğiniz üzere sebeplerim çok, peki beni haklı gösterir mi? İşte orası ilahi adalette yargılanmak üzere hâlâ beklemekte.
Size çocukluğumun mutlu mesut anılarından bahsetmek isterdim. Huzur dolu evimizden, cıvıl cıvıl bahçesinde koşup oynadığımda annemin elinde kek tabağıyla babamın yanına oturup 'oğlum terleyeceksin koşma' diye şakımasından, yaşanmış en güzel aşk hikayesinden dünyaya gelişimden ve Beni ne kadar çok sevdiklerinden... Güzel hikâye olurdu, tabi bu bahsettiklerim gerçek olsaydı şayet!
Açıkçası size gerçekleri bir çırpıda anlatıp yüreğimde yıllarca taşıdığım ağırlıklardan kurtulmak için neler vermezdim ama henüz kendim dahi çözememişken sizinle paylaşmak haksızlık olur. Çünkü ben; dünümden, bu günümden, özümden vaz geçtim.
Düşüncelerimin içinde dolaştığım sırada odanın kapısı usulca açılıp - kapandı. Kör karanlık odada kimin geldiğine bakmak için yorgun gözlerimi araladığımda göremeyeceğimi anlayamayacak kadar sarhoş olduğumu unutmuşum.
Efkan olduğunu düşündüm önce aldırış etmedim lakin gelen kişi kendi kendine mırıldandığında tanımadığıma emin oldum. Merak insanın başına türlü belalar acan ama karşı konulamayan duygudur, benimkide ağır geldiğinden her karesini ezberlediğim odanın içinde ilerledim.
Lambanın düğmesine basmak üzereyken titreyen bir çift el üzerimde gezinmeye başladı, hızlı alınıp verilen kontrolsüz nefes ritmi doldu ardından kulaklarıma. İyiden merakım tavan yaptığında odama izinsiz dalma cesareti gösterenin kim olduğunu görmek üzere düğmeye bastım.
Oda güneş doğmuşcasına aydınlandığında geçmişin hayaletiyle karşı karşıya kaldım. Sadece saniyelik yaşadığım şoku üzerimden atmak kolay olmadı. Geçmiş karabasan olup çöktü üzerime kıpırdayamadım.
Beni görünce korkudan bağırmak üzereyken elimi telaşla ağzının üzerine kapattım fakat küçük çaplı çığlığı kaçtı avuçlarımın arasından yine de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?