Camın önünde daha ne kadar oturdum bilmiyorum. Saat epey geç olmuştu, Musa'nın bahsettiği sofra çoktan hazırlanmış olmalıydı. Gözümden akan yaşları elimin tersiyle silerek kalktım. Odanın açık kapısından çıkarak indim aşağıya, kabullenmek zorunda kaldığım esaretimi sahnelemek üzere mutfağa ilerledim.
Ekrem baş köşeye oturmuş, sol yanına konuçlanan Mine ve masanın gerisinde ayakta bekleyen Musa da son buldu gözlerim.
Musa tebessüm ederek başını hafifçe aşağı eğdi teşekkür edercesine ama benim ona tepkim sadece donuk bir bakış oldu. Beni görünce Ekrem soluk benzini gülümseyerek canlandırmaya çalıştı.
" Gel Deva, böyle otur... Şule servis aç hemen!" Sağ tarafında boş olan sandalyeyi işaret ederek oturmamı bekledi.
Gösterilen yere adımlayıp oturduğumda karşımda asi bakışlarını üzerime savuran Mine ile göz göze geldik. Başımı önüme eğip bu saçma sapan duruma katlanmaya çalıştım.
"Şule biraz daha acele et, hadi!" Ekrem ağır kanlı çalışana seslenirken, Mine dudaklarının arasından laf sokmaya başlamıştı.
"Aman koş, prenses aç kaldı." Bakışlarımı kaldırmadan 'ya sabır' çektim. Nihayet önüme koyulan tabaklara masanın üzerinde duran yemeklerden koyacaktım ama Ekrem benden önce davranıp servisi o yaptı.
"Saçmalıyorsun artık Ekrem, bu sünepeye hizmet ettiğine inanıyorum!" Ne kadar dayanacaktım bu dışlanmışlığa, kimsesizliğimin insanların diline mühür vurmadan alay edişine.
"Mine hanım, size saygısızlık etmek istiyorum ama Deva hakkında konuşmalarınıza biraz daha özen göstermenizi rica ederim...." Mine ellerini masaya vurarak ayağa kalktı. Oysa asıl şaşkına uğrayan bendim, Musa'nın beni savunmasına inanamadım.
"Sen benimle nasıl böyle konuşursun hadsiz!!!" Dikleştirdiği boynunu eğerek Ekrem'e döndü.
"Adamının yaptığı terbiyesizliğe sessiz mi kalacaksın?" Aldığı sorunun yanıtını, kestiği etinden gözünü ayırmadan verdi.
"Haklı olduğu konuda ona ne dememi bekliyorsun Mine? Eğer rahatsız oluyorsan kendi evine gidebilirsin!" Ölüm saçan bakışlarını üzerime savurarak ayrıldı yanımızdan, bir kaç saniye sonrada büyük gürültüyle kapı sesi yükseldi evde.
" Yemeğini beğenmediysen..." Hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu. Madem o öyle davranıyor, bende bu oyuna dahil olup en azından burayı daha yaşanır hale getirebilirdim.
"Yiyorum, teşekkür ederim." Gülerken bambaşka bir insana dönen adama takıldı gözlerim. Bugün yaptıklarını düşündükçe hala gözlerim doldup taşmak için fırsat kolluyordu.
"Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun?" Neşeli çıkan sesi keyfinin iyiden yerinde olduğunu gösteriyordu. O güldükçe arkamızda bekleyen Musa'da keyifleniyordu.
"Hiç, sadece şaşırıyorum. Bugün olanlardan sonra nasıl hiç bir şey olmamış gibi davranabildiğini çözmeye çalışıyorum." Keyfî azıcık kaçsa da bozuntuya vermeden söz aldı.
"Sen yanımdasın ya, gerisi önemli değil benim için. Bugün olanlara gelince, Musa'nın sana ne kadarını anlatıp ikna ettiğini biliyorum ama işe yaramışa benziyor." Elinde tuttuğu çatal ve bıçağı masaya bıraktı.
"Sadece hayatımı daha katlanır hale getirmeye çalışıyorum, yoksa aklımı kaçırmam an meselesi!" Ben terslemdikçe gülüyordu.
"Bana katlanmak zor mu Deva?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?