"Deva!" Etrafta merak içerisinde kapı ararken sol tarafımdan gelen yabancı sesle duraksadım...
Daha önce hiç görmediğim, anımsayamadığım genç adam yüzüme gülerek yanıma adımladı.
"Buyurun benim?" Meraklı ifademi sorumla pekiştirerek karşıdan cevap bekledim.
"Beni tanıdın mı? Bursa'dan!" Sesini yumuşak ve tok çıkararak iyice yanıma sokuldu.
"Çıkaramadım?" Sorusuna soruyla karşılık verirken etraftan toz olan Efkan'ı aradı gözlerim.
"Eren ben! Night Clup' dan! "
"Aa... Hatırladım! Acem'in arkadaşıydın sen değil mi?" Yüzüm istemsizce gerildi gülerken.
"Evet! İki sene yan yana çalıştık nasıl hatırlamadığını anlamadım gerçi sen pek kimseyle konuşmazdın..."
"Öyle, oradakilerle pek konuşmayı sevmezdim!"
"Ya, o değil de; sen o hayvanın elinden nasıl kurtuldun. Bitti mi borç... hoş bitsede o manyak takıktı sana ama..." Dişlerim sıkmaktan kırılacak hale geldi öfke ateşim harlandığında.
"O bırakmadı zaten, ben kaçtım..." Sesim titreyerek çıktığında kapıdan içeri giren Adal'lın kuşkulu ifadesiyle karşılaştım.
"Sende benim gibi kaçtın ha! O piskopatın yaptıklarından sonra bıraktım bende işi sonra bu tarafa geldim. İyiki kaçmış ama Acem'in başına gelenleri duydum! Ben dedim ona bırak işi diye dinlemedi..." Eren beni ne hale getireceğini düşünmeden konuşmaya devam ederken Adal yanımda durup çatık kaşlarıyla Eren'i dinlemeye başladı.
"Sen hayırdır koç? Ne ayaksın bakalım?" Adal soğuk sesiyle Eren'i buza keserken, aniden elini belime dolayarak beni dumura uğrattı.
Yeterince sitres altındayken birde bana oynadığı oyunu her kriz anında fırsata çevirircesine davranmasına ne demeli. Sinirin ev sahipliği yaptığı toprağın rengine bakışlarımı kaldırdığımda, başka bir şey vardı adlandıramadığım. Bir his, bir duygu... Adal'ın bana olan tavrını bilmesem bu durumdan faydalanıyor diyeceğim.
"Ben Deva'nın daha önce çalıştığı yerden arkadaşıyım... Night Clup'dan..." Adal, ne olduğunu anlamadan belimdeki elini sıyırıp birden çocuğun yakasına yapıştı.
"Bana bak, siktir git buradan yoksa seni ananın amından çıktığın güne pişman ederim... Seni de; o Ekrem denen şerefsizide!" Eren korkusunu sesine yansıtarak karşılık verirken Adal hâlâ yakasını çekiştiriyordu.
"Abi sen beni yanlış anladın... Benim onunla alakam yok! Valla benden zarar gelmez..."
"Nereden öğrendin lan burayı. Şerefini siktiğim Ekrem söylemese nereden bileceksin lan! Bana bak seni buradaki adamların önüne atmadan siktir git! Yoksa pişman ederim seni... Duydun mu beni!" Eren kendini kurtarma çabasındayken bende araya girerek boş boğazlığının sonucunda daha fazla hırpalanmasın diye Adal'ı durdurmaya çalıştım.
"Adal bırak onu... Sandığın gibi değil! Adal..."
"Abi valla benim o piskopatla işim yok... O manyaktan kaçtım ben zaten... Deva'ya da onu anlatıyordum... " Adal çocuğu savururken yeniden haykırdı.
"Böyle tesadüf mü olur lan! Yalan söylüyorsan aklını alırım bak!" Yere kapaklanan Eren ayağa kalkıp üzerini temizleyerek sitemkar sesiyle cevap verdi.
"Abi ben amına koyayım böyle tesadüfün... Valla Ekrem'den sonra bileseydim seninde onun gibi manyak olduğunu Deva'ya bırak selamı tanıdığımı belli etmezdim..." Dobra dobra Adal'ın yaptığı saçmalığı yüzüne vuran Eren kendi kendine söylenerek banada laf çarpıttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?