Arkadaşlar size çok uzun bir bölümle geldim... Epey uzun... Keyifli okumalar dilerim 🙋🙋🙋
Şarkıda benden size gelsin ❤️❤️❤️
Hepiniz Allah'a emanet olun ♥️♥️♥️
Muhtarlığın içinde beklerken Deva'nın planladığım oyunu anlamaması için ecel terleri dökerken, Ebul'ün muhtarı ikna etmiş olmasını temenni ederek bakışlarımı etrafta gezdiriyorum.
"Adam gitti gelmek bilmiyor. Saat kaç oldu!" Bacaklarımın arasında birbirine kenetlediğim parmaklarımı ayırıp yanımda oturan huzursuz ceylanın ince uzun parmaklarına sarmaşık misali hayat bulmak istercesine doladım.
"Tamam güzelim, gelir şimdi merak etme. Köylülerden benzin bulmaya gitti ancak olur." Önümüzde duran çayı işaret ederek bende kendi bardağıma uzandım.
"Çayını soğutma hadi." Belli etmek istemese de, korkuyordu ve bu telaşlı halleri ayrı bir tatlılık katıyordu o gül çehresine. Gülmemek için ise verdiğim çabanın sonucu yanaklarımın içinde oluşan oyuklar oluyordu.
"Aslında burada telefon çekiyordur, Pusat'ı arayayım da bize yardım etsin." İşte bu benim planlarımı alt üst edebilirdi. Hemen bir şeyler yapmalıydım ama ne? derken muhtar Ahmet abi içeri girdi.
"Kusura bakmayın gençler beklettim. Valla biraz benzin buldum lakin buda ancak sizi benzinliğe götürür." Deva'ya bakarak içimden mutluluk naraları attım.
'O bu gece benim yanımda kalsın da, gerisi Allah kerim.'
"Sağ olasın Ahmet abi, bize müsaade o halde. Bir an önce kendimizi benzinliğe atalım." Uzattığım elin karşılığı gelince hemen kavradım.
"Müsaade sizin gençler. Yalnız geldiğiniz yol epey uzak siz aşağı inene kadar hava kararır ama siz şu patika yoldan inerseniz yarım saate kalmaz arabanıza ulaşırsınız." İşte benim yerlerde arayıpta gökten kucağıma düşen fırsat.
"Eyvallah, sağ olasın abi." Dağılan dikkatleri fırsata çevirip Deva'nın elni kavrayarak dışarı çıkardım. Bir elimde Deva diğer elimde benzin bidonu patika yola saparak hızlı adımlarla kapsama alanından kendimizi çıkardım.
Buraya kadar gayet iyi ilerliyordum. Muhtarın üstü kapalı tarifi üzere yarım saate bizim için hazırlanan baraka karşımıza çıkmış olacaktı ama asıl problem Deva'yı nasıl ikna edip orada kalmaya zorlayacaktım.
Ayağımı burktum desem, birazda sızlansam. Offf... İçim darlandı. Ulan ne zormuş bu işler. Ben daha önce hiçbir kadın için bu kadar aksiyona girmedim anasını satayım. Zorlanmam normal. Hele ki; karşımda Deva gibi bir kadın varken.
"Adal, acaba geldiğimiz yoldan mı gitseydik? Ya şimdi böyle ormanın içinde. Ben gerçekten çok korkuyorum bir hayvan falan çıkacak diye."
"Hayatım güvenli olmasa muhtar bizi yaya yollar mıydı?"
"Öyle de; yine de korkuyorum işte." Tuttuğum kuş misali eli dudaklarıma götürüp güven vermek istercesine öptüm.
"Korkma sen, gerekirse kendimi siper ederim ayılara..." Boşta kalan sağ elini yavaşla sert arası bir kuvvetle omuzuma vurdu.
"Çok kötüsün ama... Ben burada korkudan ölmek üzereyim haberin var mı?" Kalbime yıldırım olup düşen korku yüzümün düşmesine neden olduğunda duraksadım.
"Sakın Deva... Sakın şaka bile olsa o kelimeyi ağzına bir daha alıp benim ruhumu ıstıraba sürükleme." Gözlerinin içine bakarken sözlerine hayran oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Ben
Teen FictionBalçıkla sıvanmış bir hayat, ne kadar temiz olabilir ki ??? Soruyorum size??? Aşk mı daha yakın ömrüme? yoksa ölüm mü? Hangisi kaderim?