🍫12.Bölüm🍫

5.7K 680 80
                                    

|MAHO'DAN|

Eve girdiğimizden beri herkes susma orucuna girmiş gibiydi. Ben bile gülüp neşelendirmek istemiyordum kimseyi. Öylesi bir can sıkkınlığı...

Nenem sultanlar sessiz sessiz ağlarken nenemin beş dakikada bir "Ben dedim ailenin terbiyesi diye, her şey benden benden." demesi ve yine sessiz ağlayışına geri dönmesi ve onu benzeri cümlelerle takip eden diğer nenem. Bu sirkülasyon içinde boğulasım geliyordu ve tek çaremde balkonda bir başına sigara içen dayımın yanına gitmekti.

Balkona gittiğimde duvarın ucuna koyduğu sigarasını alıp bir dal çıkardım ve ilk defa telaşa düşmeden yaktım. İlk fırtı çektiğimde dumandan boğulurum sanmıştım ama öylece salıvermiştim ağzımdan. Birinci nefesi ikincisi üçüncüsü takip ederken bende gözümü diktim dayımın baktığı noktaya.

Sahi bu gece Sina için nasıl olacaktı?

Kim bilir nasıl olacaktı?

Peki ya Feza, o nasıldı?

[1 HAFTA SONRA]

Nenemler gitmiş biz bize kalmıştık dört gündür. O günden sonra ne Sina'yı ne de Feza'yı görmemiştik. Ve her normal (!) insan gibi kendi hayatımıza dönmüştük. Tabi bir farkla: Ben artık cigara içiyordum ama sanmayın ki doğrudan havalı bir içici olarak başladım hayatıma. O geceden sonra içtiğim üç sigarada da yeri göğü inletecek kadar öksürmüş ve birini sabaha karşı yaptığım için dayımdan dayak yemiştim. Feza olayı yüzünden gece yatakta bana tripli olma konusunu rafa kaldırmış olduğundan -çünkü biz birbirimize kırgın olduğumuz zaman kimseye yansıtmaz gece odada küserdik- o sabaha karşı hem uykusunu böldüğüm için bir güzel azar işitmiş hemde yataklarımız arasında mesafe olmadığı için dayak da yemiştim. Allah var eli ağırdı dayımın.

"Maho o geceki araba değil mi o?"

Dayımın kafası ile gösterdiği yere baktığımda o geceki heybetli bey amcanın arabadan indiğini gördüm ve dayımı doğrulamak için konuşmama gerek kalmadı. Sürücü koltuğundan inen bir diğer bedene baktığımda zarif vücutlu ve yüksek endamlı, örtülü bir bayan olduğunu gördüm. Üzerine giydiği ve ayak bileklerinde biten haki rengi elbisesi ve gelişigüzel bağladığı rengini kestiremediğim eşarbı ile çok şık duruyordu. Biz öylece onları izlerken arka kapı da açıldı ve bir haftadır yüzünü görmediğimiz Feza indi arabadan. Arkasından biri kardeşim yaşlarında görünen bir erkek çocuğu ve en fazla on beşinde duran bir başka erkek çocuğu daha indiğinde göz ucuyla dayıma baktım. Adamları resmen dikizliyorduk ayan beyan ve bu dayım gibi her daim düşman gözetlemiş birine normal gelsede ben normal görmüyordum. Yine de merak etmiştim ve gözlemeye devam etmiştim.

Çocuklardan biri gidip evin kapısını çalmıştı. Demek Sina evdeydi. Keşke o günden sonra kapısını bende çalmış olsaydım. Pişman olmuştum. Demek bir başına o kapının arkasında kalmıştı. Üzücüydü.

"Bunlar Sina'nın ailesi olmalı ve adam bizi fark etti Maho."

Dayımın sesiyle gözüm adama kaydı ama korkuyordum lan bu adamdan ve heybetinden! O yüzden onu fark etmemiş gibi açılan kapıdan görünen bedeni izledim. Umduğumdan daha iyi görmüştüm Sina'yı ve çocuklar "Abi." diye bağırınca sarılmıştı onlara gülerek. Hemen ardından arkada dikilen ve başındaki şapkadan dolayı yüzünü tam göremediğimiz Feza'ya doğru tabiri caizse koşmuş ve sımsıkı sarılmıştı ona. Şerefsizim gözlerim dolmuştu ama ikisinin de toplarlamış olması mutlu etmişti beni.

"Merhabalar gençler."

Abov korkunç amca gelmişti ve yanında da o şık bayan vardı. Neyseki kadın gülümsüyordu da dayımı yarı yolda bırakıp ayaklarımı götüme vura vura kaçmamıştım.

"Acaba sizi biraz misafir etsek sorun olur mu?"

"Ka- karakolluk bir şey yapmadık değil mi dayı? Misafirliğe gerek yok."

Dayım 'yeğenim olacağına taş olaydın' bakışları atınca adamın göbeğini tuta tuta gülmeye başlaması ile ona baktım. Abd başkanını elbise çitilerken görsem daha az şaşırırdım. Gülebiliyordu adam.

"Bey amca, sen il emniyet müdürüsün kendine gel. Ayıp oluyor."

Amcanın kaşları yay gibi havalanıp "Sen nerden biliyorsun?" diye sorduğunda götüm tutuştuğundan dayıma acıklı bakışlar atıp "Ben nerden biliyorum dayı?" diye sordum ve dudağımı ısırdım.

Bu sefer orta yaşlı şık bayan "Çok tatlıymış." diyerek güldüğünde panikle kime diyor diye etrafıma baktım. Kimse yoktu.

"Duydum ki evin camını kırmışsın. Doğru mu?"

Amcaya dudağımı ısırarak baktım ve suçlu çocuklar gibi başımı eğdim. Ben mapus damlarına düşecektim aney, kurtar oğlunu. "Anne bavulumu hazırla mahpushaneye gidiyorum ben." diye bağırınca dayım dirseğini karnıma geçirdi ve adama elini uzattı.

"Merhabalar Ekin ben. Lütfen yeğenimin kusuruna bakmayın. Telaşa düşünce saçmalayıp duruyor ve eğer o gece ile ilgili konuşmak istiyor ya da bizi bu konuda uyarmak istiyorsanız dinlemeye hazırız."

Adamın mütebessim ifadesi dayımı sevdiğini gösteriyordu ve arkada duran şık bayanla göz göze geldikçe de bana gülümseyip duruyordu.

"Ben Devran ve bu da eşim Gülfem. Eğer rahatsız olmayacaksanız sizinle evde bir bardak çay içmek isterim."

Dayım kesin hayır derdi çünkü birazdan fizik tedaviye gidecektik. Çok şükür takside gelmişti ve kurtulmuştum mapus damına düşmekten. Adamın varlığı bile sabıka kaydımı sorgulatmak isteyecek kadar korkutmuştu beni.

"Sizi kırmak istemezdim beyefendi ama tedaviye gitmem gerekiyor. Lütfen kusura bakmayın, başka zamana artık."

Her zamanki taksici amca geldiği için içim rahatlamıştı. Ben dayıma yardım edip ayaklanmasını sağlarken taksici de tekerlekli sandalyeyi arabanın bagajına koydu. Ben dayımı bir taraftan tutarken taksici amcada diğer taraftan tuttu ve arabaya yerleşmesini sağladık.

"Maşallah pek yakışıklı çocuk."

Gözüm şık bayana kayınca dayıma baktığını görüp tebessüm ettim.

"Tedaviden geldiğiniz zaman hâlâ burdaysak bir uğrarsınız değil mi?"

Adam vazgeçecek gibi durmuyordu. Ne konuşacak bilmiyordum ama dayım teklifini kabul ettiğinde gelip dayımın omzunu sıkmış ve karısını koluna takıp uzaklaşmıştı.

MAHMUTLAR DA SEVER ULAN!! [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin