🍫23.Bölüm🍫

5.3K 615 120
                                    

|SİNA'DAN|

Siktir! Siktir! Siktir!

Ben ne yapmıştım öyle? Hadi bu iki aptal neyse de ben ne yapmıştım? Resmen üçümüz bir olup elli iki dakika boyunca dışlamıştık Ekin'i aramızdan. Hemde sikik bir halı saha maçı yüzünden. Ekin ablasıyla kalkıp giderken tebessüm etse de ablasının dediği laf hepimize uyarı mahiyetindeydi ve ciddi anlamda ayıp etmiştik.

"Ben onun önünde halı saha maçı muhabbeti açan çenemin bağını sikeyim."

Maho'nun allak bullak olmuş suratına ve saydırdığı binbir türlü küfre kulak tıkamak istedim o an. Ama hak etmiştik işte. Ona eksik bir adam olduğunu hissettirmiştik. Onun gözünün önünde kim daha iyi çalım atar, kim daha hızlı koşar muhabbeti etmiştik. Susup dinlemişti bizi. Oysa Maho'ya şarjım çok az dediğini duymuştum. O yüzden telefonla ilgilenmiş olamazdı. Bu durumda kurduğumuz her cümle onunda beyninde tezahür etmiş ve belki de içi yapma isteğiyle dolmuştu.

"Ben kendimi çok kötü hissediyorum şu an." diyen kuzenimin baktığı noktaya baktığımda Ekin'in ablasıyla derin bir muhabbet içinde olduğunu ve arada başını gökyüzüne kaldırıp bir şeyler anlattığını gördüm. Oysa geçen akşam nasılda hissetmiştim hoş sohbet bir insan olduğunu. Nasılda hissetmiştim o güzel kafasının bir dünya bilgiyle dolu olduğunu.

"Rodim benim. Nasıl da içten gülüyor annemin yanında."

Maho'nun sesiyle tekrar baktım onlara başı hâlâ gökyüzündeydi ama ablası dudağını alnına yaslamış ve durmadan onu öperken güzel kahkahası kulaklarımıza ulaşıyordu. Biz onu izlerken ablasının desteğiyle ayağa kalktığında ayağında oluşan ufak titreme sonrası ablasına tutunduğunda içim cız etti. Şimdi ablası ellerinden tutmuş bir iki adım atmasını beklerken ayaklarını yere sürte sürte ablasına ilk adımını attı ve ablası ona bir şey söyleyince gülümsedi.

"Ekin!"

Ona seslenen ve bizim evin önünde duran kıza baktığımda herkeste ben gibi oraya baktı. Omuzlarında biten boyalı kestane rengi saçları ve bal rengi gözleriyle çok güzel bir kızdı. Gözümü ondan ayırıp tekrar Ekin'e baktığımda şaşkın ama mutlu olduğunu gördüm.

"Maho kim bu kız?"

"Dayımın nişanlısıydı." Maho'ya baktığımda onlara diktiği bakışlarını bana çevirdi. "Dayımla üç ay nişanlı kaldılar ama sonra dayımın en yakın arkadaşı ile evlendi ve o arkadaşı da geçen yıl şehit oldu."

"Kendi nişanlısını göz göre göre yakın arkadaşına mı verdi? Neden bana saçma bir şeymiş gibi geliyor." Feza'ya hak vermiştim. Ama ağzımı açıp da tek kelime etmedim ve Maho'yu dinledim.

"Dayım nenemin zoruyla nişanlandı ama kızla nasıl desem kardeş gibiydiler. Yani hiç o yakınlığı hissedemedim. Zaten bir süre sonra kız dayımın arkadaşına aşık olunca dayım aradan çekildi. Şimdi gavat falan diyeceksiniz dayıma ama öyle değil. Annemi nasıl görüyorsa kızı da öyle görüyordu valla. Hatta bir keresinde annemle konuşmalarına denk gelmiştim ve dayım nişanlısı için o benim kız kardeşim gibi onu mutlu edemem o anlamda, onunla konuşacağım diyordu. Zaten araya hafta girmeden nişanı bozdu ve iki ay sonra da onunla arkadaşı arasındaki ilişkiyi öğrenip aralarını o yaptı. Onları bir araya getirdiği günün akşamında ne konuştular bilmiyorum ama sonraki süreçte dayım her zaman yanlarında oldu. Tabi evlendiği günden beri görmemiştim Güneş ablayı. Ama harbi kızdır. Sizde seversiniz."

"Sanki senaryosunda mantık hatası olan diziler gibi anlattın ama olsun biz ikinci sezonu da bekleriz evelallah."

Maho kuzenimin kafasına bir tane geçirince kıza kollarını açan Ekin'e baktım. Kız daha ondan uzaktayken gözyaşlarını silip ona doğru koşarak geldiğinde Ekin onu kolları arasına aldı ve sımsıkı sardı. Melike abla da kardeşinin düşmesinden korkarmış gibi destek oldu arkasından. Benim bu sarılma sahnesine yüreğim neden bu kadar acımış ve bir an bana sarılsın istemiştim. Maho kötü kız değil diyordu ama ne bileyim içime bir öküz oturmuştu işte. Ya onu benden alırsa. Ya onunla evlenirse. Ya Ekin onu seviyorsa. Ya ben kara kedi olmak istiyorsam. Ya...

Ekin ondan biraz ayrılıp alnını öptüğü zaman gözlerimi yumdum ve önüme döndüm. Tıpkı gelin damadı öpmüş gibi bir hissiyat oluşmuştu içimde ve Maho "Geliyorlar." diyene kadar da yerlerde gezen moralimle oturmuştum. Öpmeseydi keşke.

"Bende hava neden güzel diyorum. Şehrimize Güneş gelmiş."

Maho ayağa kalkıp kıza sarıldığında gözüm Ekin'e kaydı. Nasıl da mutlu duruyordu öyle.

"Hiç değişmemişsin Mahmut."

"Sen daha güzel olmuşsun Güneş abla."

Kız omzuna yalandan bir tane vurup geri çekildiğinde Melike abla ile de sımsıkı sarıldılar.

"Ekin yokluğunda soldu gitti Güneş. İnsan daha çok uğrar be kızım."

Melike ablanın serzenişi ile utangaç bir gülüş can buldu Güneş'in yüzünde. "Deniz şehit olduktan sonra biraz yurtdışına gittim. Ailemde orada biliyorsunuz. Ama gelmem ve Ekinden bir söz almam gerekiyordu."

Kız Ekin'e içten bir tebessümle bakınca Ekinde aynı şekilde karşılık verdi ve tam dibimde olduğu için onu pür dikkat izlediğimi fark etmiş olacak bana baktı. Bana bakar bakmaz gülüşü solduğunda nasıl baktığımı bilmiyor olduğumdan hemen önüme döndüm. Ne sözünü alacaktı ki bu kız?

"Sizden Ekin'i birkaç saatliğine çalabilir miyim?"

"Ne yapacağınıza bağlı. Ben öyle yakışıklımı her güzele birkaç saatliğine versem ohoo bana vakit kalmaz."

Ekin ablasına tebessüm etti. "İstersen yukarıda konuşalım Güneş. Önemli bir şey konuşacağız gibi duruyor ve ev daha rahat olur." Kız da ona tebessüm edince kızın harbi harbi güzel olduğunu fark ederek sıkıntılı bir nefes aldım. Kız aldığım nefesle bana baktı ve gözleri tekrar Ekin'e döndü.

"Ekin beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?"

Güneş denen kız bana içten bir şekilde bakınca göz devirmemek için zor tuttum kendimi. Hayır rakiplerim neden bu kadar güzeldi ki?

Kıskanmak böyle bir şey miydi?

"Elbette Güneş. Bunlar komşularımız Sina ve Feza. Aynı zamanda ark---" Sözünü kesip ayağa kalkarken "Sadece komşusuyuz duyduğunuz üzere." dedim ve Feza'ya bir bakış atıp evi gösterdim. Ekin ben uzaklaşırken "Aynı zamanda arkadaşız." diye ekledi yarım kalan cümlesini tamamlayarak.

"Oğlum ne saçmaladın sen öyle? Yemin ediyorum kırdın Ekin'i. Çocuk daha konuşuyordu ve sen anlamadan dinlemeden ay---"

"Feza sus!"

Sesim caddede yankılanmış olabilirdi ama umurumda değildi. Ben yirmi dokuz yıllık yaşamımda ilk defa böyle değişik hissediyordum ve içimden bir ses sen imkansızı istiyorsun Sina diyordu. Çevresindeki her kadın çok güzeldi ve ben onun için komşusu olmaktan ya da normal bir arkadaş olmaktan öteye gidemeyecektim. Ama şu an deli gibi pişmandım o tepkiyi verdiğime. Kurban olurdum kırılacak kalbine.

....

Dakikaların saat gibi geçtiği süreçte bir gözüm pencerede bir gözüm telefondaydı. Hava kararıyor olmasına rağmen görünürde yoktu Ekin ve Güneş.

ANNEM: Yarım saate oradayım oğlum. Erkekleri evde bıraktım. Araba kullanıyorum. Konuşuruz.

Annemin mesajıyla derin bir soluk aldım ve tekrar pencereye döndüm. Lanet olsun ben ne yapıyordum böyle? Öfkeyle bir nefes daha alıp koltuğa gittim. Cidden ne yapıyordum böyle ben. Gözüme doluşan yaşları geri göndermek umuduyla başımı tavana diktiğimde yaşadığım bu saçma ruh hali yüzünden gülmeye başladım birden.
Allah'ım yardım et bana, lütfen!

Deliriyor muydum?

MAHMUTLAR DA SEVER ULAN!! [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin