🍫35.Bölüm🍫

5.3K 623 454
                                    

|MAHO'DAN|

Gözlerimi açtığımda florasan ışıklı bir hastane odasında uyanır ve ışık gözümü alır sanmıştım ama nenem sultanların basık tavanlı sarı ışıklı sedirli odasında açmıştım gözlerimi. Başımda duran ıslak bezden yayılan sirke kokusuyla yüzüm bumburuş olurken herkesin asıl evde olduğunu anlamıştım etraftaki sessizlikten dolayı.

Anneannemin geniş bahçeli konakvari evi daha çok tercih edilir ve orada yaşarlardı nenem sultanlar. Yataktan yavaş yavaş kalktığımda güneşin batmak üzere olduğunu gördüm ve alnımdaki bezi yana bırakıp sakin olmaya çalışarak ayağa kalktım. Aslında hasta değilmiş gibi hissediyordum kendimi. Sanki birkaç saat önce bayılan ben değilmişim gibi de dingindim. Sadece içimde bir kırgınlık vardı psikolojik anlamda.

Yüzümü salak bir sırıtış kaplarken aklıma geçen akşam dudağımı öpen Feza geldi. Elim istemsizce dudağıma kayarken neden bu gereksiz şey aklıma geliyor ki diye düşünmeden edemedim ama şerefsizim çok güzel kokuyordu ve tatlıydı o kokusu. Zaten o kokuya tav olup bakmamış olsam dudağı dudağıma değmezdi. Aslında insanlar dudakları yanlışlıkla çarptığında ilk tepki olarak geri çekilir ya da ne bileyim biri diğerini iter, en kötüsü biri diğerine çakar. Bizde hiçbiri olmadı ama. Dudaklarımız arasından yayılan sıcak nefeslerimiz eşliğinde mal ve şaşı gözlerle baktık birbirimize.

Yeşilleri mavilerimde konaklarken anlaşmış gibi aynı anda çekilmiş, aynı anda gözümüzü tavana dikmiş ve dayımlar içeri girince de aynı anda ağlamıştık. Buna aynı anda çemkirmemiz de dahildi. Tuhaftık...

Peki ya küçükken annemin ölüsü üzerine yemin olsun ki ilk öptüğüm insan ömrüm olacak diye söz vermem. Onu da geçtim nenem elimi Kuran'ı Kerim'e bastırmış ve o söz her bir yanıma mıh gibi çakılmıştı ama ben gerçek anlamda birini seversem onu öperim diye yaşamıştım bunca yıl. Ama bu öpüşmek sayılmazdı değil mi?

Olmadı Fransız vatandaşlığı alır onlar gibi öpüşen olmadan evlenmezdim. Alın size kurtuluş...

Terbiyesiz, sapık iç sesim 'pembiş dudişler' diye fısıldarken gözümün önünde Feza'nın biçimli pembe dolgunlukları canlandığında "Rabbim o erkek." diye fısıldayıp kendimi tokatladım. "Bir pipi fazlamız var, olmaz!"

Evden dışarı çıktığımda babaannemi ve canım öküz arkadaşım Mahmutcan'ı görüp onları selamladım ve eniklerinin başını okşadım. Çok tatlıydılar len, aynı ben.

"Mahom iyisin değil mi?"

"İyiyim nenem sultan."

"Sen eve geç ben işimi halledip gelirim o zaman, emi oğlum."

....

Köylülerle karşılaşmamak için ara sokaklardan geçerken "Mahmut lan!" diye bağrılmasıyla şansıma küfredip arkamı döndüm. Köyün genç berberi Hanif olduğunu görünce de rahat bir nefes verdim. Başkası olsa saatlerce sorgu sual eder o yetmez hasbihal ederdi ama Hanif öyle değildi.

"Mahmut, gel bir saçını falan kesip adam edeyim seni. Tipin düzelsin az. Favorilerin doksanlar."

"Üzerimde para yok Hanoo. Fakirim ben." diyerek boş ceplerimi gösterdim.

Hanif bana doğru yürüyüp elini koluma koyduğunda ona yaslanasım geldi. Harbi bu hastalık denen şey ne menem şeydi böyle? Daha az önce iyi olduğumu düşünürken şimdi yine kötü hissediyordum kendimi. O yüzden Hanif'e yaslanıp küçük berber dükkanından içeri girdim ve beni koltuğa oturttuğunda gözlerimi yumdum, kendimi geriye yasladım.

....

"Bitti lan, aç gözlerini."

Kaç dakika olduğunu tahmin edemediğim bir süreden sonra gözlerimi açtığımda gözüm direkt aynaya kaydı ve bir süre yüzümü izledim.

MAHMUTLAR DA SEVER ULAN!! [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin