🍫40.Bölüm🍫

5.4K 641 348
                                    

Mahomun biraz ateşi yükselmiştir aşağıda ha. Haberiniz ola!..

|MAHO'DAN|

Issız, karanlık, dar bir sokaktaydım. Girdiğim her sokağı başka bir dar sokak takip ederken kendimi bir labirente sıkışmış gibi hissediyordum. Burnuma sinen yemek kokuları içimi cezbederken son bir dönemeçten daha döndüm ve döner dönmez Feza tarafından tutulup sert bir şekilde duvara yapıştırıldım. Ellerimi kaçmak için sağa sola oynattığım zaman güçlü elleri ellerimden tutup duvara sabitledi ellerimi.

Tenimi yalayıp geçen ılık nefesi kulağımın dibinde can bulurken "Kaçışın yok Maho." diye fısıldayıp bir süre bekledi ve kulak mememi ağzına aldı, nazik bir şekilde emdi. "Bir daha kaçacak mısın benden?"

Başımı olumsuz anlamda sallayınca iki elimi serbest bıraktı ve baş parmağıyla çenemi okşamaya başladı. "Bunu cezasız bırakmam Maho ağa." Parmağı bu sefer dudağımın üzerinde dolaştı.

"Affedesen Kibar Fezom."

Pembe dilini çıkarıp az önce parmağıyla okşadığı dudağımı boydan boya yaladığı zaman gözlerimi yumdum ve tenimi yakacak bir şehvetle "Affedemen Maho ağam affedemen." dedi ve der demez dudaklarıma yapıştı sert bir şekilde.

Burnumda patatesli poğaça kokusu, dudağımda pambık şeker gibi kokan Fezom varken aklım başımdan uçmuştu. Asılı kaldığı alt dudağımı hafifçe ısırınca inledim ve anında ağzımın içine girdi yaramaz dili.

"Iııımmmh."

"Ihhhh!"

İkimizde kendimizden geçmişçesine öpüşürken dili durdurak bilmeden talan ediyordu ağzımın her bir köşesini. Sol elini aletimin üstünde hissettiğim zaman duyduğum hazla bir kez daha inledim ve aletimi okşamasına izin verdim. Bir bacağımı iki bacağı arasında kıstırıp kendini bana yasladığında bacağımda hissettiğim sertlikle kendimden geçip dudaklarından ayrıldım ve pembesi yürek hoplatan şiş dudaklarına bakıp "Pembiş dudişler!" diye haykırdım. Sesimden bile tutku akıyordu.

Kulağıma nenemin sesi geliyor ve boş sokakta yankılanıyordu ama benim gözüm sadece o pembe dudaklara çakılıydı.

Tekrar kendimden geçip "Pembiş dudişler!" diye inlediğimde tabiri caizse duvarla yek olacak şekilde itmişti beni Feza. Sırtımda hissettiğim ağrıya dudakları ilaç olmuş ve dili ağzımın her bir köşesini talan etmeye ve eli aletimi okşamaya devam etmişti.

Dökülen bu su aletimden sızan zevk suyu muydu?

Tabiki değildi ve mayışık bir şekilde araladığım gözlerime değen ilk şey nenem olmuştu.

"Oğlum cenabetli rüya mı görüyordun sen? Pembiş dudişler nesi?"

Nenem sultanı ve başımdan aşağı dökülen bir bardak suyu umursamadan rüyama kaldığım yerden devam etmek için yumdum gözlerimi. Daha pipicanı görmemiştim.

"Ayy, hii, ooyy! Senin çükün nereyi gösterir Maho."

Nenemin korku dolu sesiyle açtım gözlerimi. Gözüm pijamamdaki kabarıklığa kayınca utançla sırt çevirdim neneme. Çüküm nereyi gösterecek, Fezomu gösteriyordu.

"Kalk da yıkan deli oğlan. Utanma utanma genç adamsın. Merak etme kimseye bahsetmem senin yavru zıpkından."

Nenem söylene söylene odadan çıkınca can havliyle çıktım yataktan. Koşar adım banyoya giderken mutfaktan duyduğum gürültü patırtı pek umurumda olmamıştı.

Banyoya girip kapısını kapattığımda derin bir nefes verdim ve banyoda kaynayan suyu bir kovaya aktarırken kendimi rahatlatmak için küçük banyo sandalyesine oturdum. Kendimi çekerken bile rüyamdan kalan izlerle sona yaklaşmıştım.
Rahatlayıp başımdan aşağı bir tas su döktüğümde o tas elimden düştü ve öylece boşluğa baktım.

Ben rüyamda Fransız öpüşmüştüm...

Fransız vatandaşlığı bile beni kurtarmazdı artıkın.

....

Nenemlerin kahkaha sesleri desibel artırırken girdim mutfağa.

"Herkese günaydın, sana gün günaydın Fezocan."

Hepsi de kahvaltıya yeni oturduklarını belli eden dolu çaylarıyla bana baktığında köşede bulduğum boşluğa ilişip oturdum. Sofradaki patatesli börekler bana göz kırptıkça aklıma gelen rüya yüzünden sakin kalamıyordum.

"Ne sırıtıyorsun kendi kendine Maho?"

Demek sırıtıyordum. Sina'ya cevap vermek için başımı kaldırdığımda yanında oturan Feza'yı fark edip daha çok sırıttım ve başımı öne eğdim tekrar. Yeşil gömlek çok yakışmıştı zalıma.

"Aklın yavru zıpkında mı kaldı len?"

Neneme bakıp sesli bir şekilde nefes aldım ve başımı olumsuz anlamda salladım. Dayım çocukluğumuzdan beri nenemin kullandığı bu tabiri bildiğinden ensemi sıkmıştı. Hiç söyler miydim ne olduğunu la?

"Mahmut Cabbar ateşin mi var senin? Yanakların kızarmış."

O ateş sanadır lo yiğidim Fezom!

Yanında oturduğum dayım elini alnıma koyduğunda "Çok hafif var." deyip başımın tepesini öpse de tınlamadım ve Feza'ya bir bakış atıp yemeğime döndüm.

Tâ ki Sina "Buldum buldum." diye bağırana kadar. "Maho senin kaşların yok. Kaç gündür var bir değişiklik diyorum bende."

'Bu muydu len' bakışları attım Sina'ya.

"Yalnız böyle daha iyi olmuş Maho. Önceden iki kaşının arasına köprü kurulsa gelecek nesiller tarihi eser diye anardı öyle bir dayanıklılık vardı."

Sende dayıma yanıktın amma....

Zihnimde çakan şimşekle parmağımı şıklattım. E o zaman Feza'yı bana dayımı da Sina'ya verirdik. Oldu mu sana berdel?

Ulan çok akıllıydım ha!

"Maho sabah sabah geldiler mi abi?"

Sina'nın endişeli sesini bastıran neşeli bir sesle "Sen konuşma damat herifi." diye bağırdım ve çayımdan bir yudum aldım mutlu mutlu.

Siktir ağzım yanmıştı...

"Damat ne alaka?"

Elimi ağzıma dayayıp öksürdüm ve öksürürken "Ekin alaka." dedim boğulur gibi bir sesle. Hiçbirinin anlamadığına emindim ama Sina'ya kısa bir an kaş göz ettim, o anlamıştı.

Elimdeki çatalı tabakta kalan ve Mahmutcanım'ın güzel eşinin sütünden yapılan son peynire batırdım. Benimle aynı anda batıran biri oluğunu fark edince de peyniri kendime çektim çatal yardımıyla. Karşımdaki de aynı şeyi yapınca öfkeyle kaldırdım başımı ve o pembiş dudişleri görünce eridim.

O peynirle beraber Mahmutcan'ı da kurban ederdim ben sana. Çatalımı usulca çektim ve Feza şaşkın şaşkın bana bakınca tebessüm edip yemeğe zeytinle devam ettim.

Sevmek bazen peynirinden vazgeçmek demekti onu anlamıştım.

***

💋 Pembiş dudişler!..

Bölüm biraz kısa oldu amma...

Bence oldu ya..

Bir sonraki bölüm okunma 10 bin olmadan gelebilemez (!)

HaRuu

MAHMUTLAR DA SEVER ULAN!! [BxB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin