🍫Şu birkaç bölüm geçiş bölümü gibi olur büyük ihtimal. Sabredin yavru kuşlarım. Sonrası çok güzel olacak.
🍫Ben iki sınava girmişsem minnoşlarıma da iki bölüm vereyim dedim.
🍫Keyifli okumalars...
|MELİKE'DEN|
Peyami Safa'nın 'Dokuzuncu Hariciye Koğuşu' adlı eserini ilk okuduğumda kitabın nasıl bu kadar kasvet kokabileceğini ve nasıl bu kadar gerçekçi olabileceğini düşünmüştüm. Sonra öğrendim ki otobiyografik bir romanmış, adam kendi hayatını anlatmış. On beş yaşında genç bir çocuğun çektiği o ağrıları, acıları günce şeklinde yazmış yani yaşamış. Yaşamak, yaşayabilmek ve anlamak insanları. Zordu ama uğraşıyordum kafamdaki önyargıları yıkmak için. Yanlış ya da doğru, insan olmaya çalışıyordum.
Bu kasvetli, boğucu, ağır hastane kokusunu hiç ama hiç özlememiştim. Hiç ama hiç iyi hissettirmemişti bebeğimi o sedyede sayıklarken görmek. Komada da yoğun bakımda da görmüştüm onu ama en çok bu koymuştu bana. En çok o çaresiz bakışları dokunmuştu yüreğime. Ben ona kıyamazdım ki. O güzel kalbine asla kıyamazdım. Bilirsiniz benim üç bebeğim vardı. Üçü de birbirinden mükemmel, üç tane masum yürek. Üçü de ömrüme çiçek.
Ahh! Keşke acı çektiklerini görmeseydim üçünün. Keşke biri içeride doktorların nezaretindeyken diğer ikisi hastane koridorunda salya sümük ağlamasaydı. Biri üzülünce üçünü yitiriyordum ve üşüyordu kalbim. Tüm vücudumu ürpertecek kadar ıssız bir yalnızlığa kapılıyordu ruhum.
Ama ağlamıyordum çünkü biliyordum ki birazdan beni isteyecekti Ekinim. Hiç görmek ister miydi ablasını ağlarken? Hem ben hiç ister miydim o masum yüreğini üzmek? Beni üzdü diye daha beter üzülürdü hem. Ekin'in ruhu çürük bir diş gibiydi ve doktor onu çekeceğine sağlam dişi çekmişti. Şimdi o çürük diş teker teker ama teker teker çürütüyordu sağlam dişlerini. Bana verilen tek görev engellemekti bunu, daha doğrusu hızını azaltmak bu çürümenin.
Gözüm Sina'nın kucağında salya sümük ağlayan kızıma iliştiği zaman bunca boşluğu bir yana bırakıp kızımın yanına oturdum ve onu kucağıma aldım. O benim en küçük meleğimdi, ihtiyacı vardı bana.
"Ağlama Durukuşum dayın hissederse üzülür sonra."
Omuz silkip başını göğsüme yasladığında bir daha o çay bahçesine gitmemek için söz verdim kendime. Çünkü gittiğim her an bugünü hatırlayacaktım ve kahrolacaktım. Ne vardı evde koysaydım çayı ocağa, ha ne vardı?
"Melike abla!"
Koridorun ucunda elinden tuttuğu çocuğuyla bize doğru telaşla gelen Derya'yı gördüğümde tiksinti dolu biteviye bir yorgunluk çöktü üstüme. Nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyor aklım almıyordu ve hiçbir zaman almayacaktı. Sıkkın ve içli bir nefes aldım ve sinirle baktım ona.
"Mahmutla mesajlaşırken hastanede olduğunuzu söyledi. İyi mi Ekin, abla?"
Ne yüzle sorardın bunu, ne yüzle?..
Dudağıma sinen acı tebessümle "Ne kadar para istiyorsun Derya?" diye sordum. "Sana o parayı verince defolup gideceksen eğer ben tüm malımdan mülkümden feragat ederim."
Ciddi anlamda onu göresim yoktu. Onun yaptıklarını düşündükçe kan beynime sıçrıyordu. Benim bebeğime nasıl yapardı bunu, nasıl?
"Sen ne diyorsun abla? Ben öyle bir insan mıyım? Yapma bunu lütfen!"
Dudağımdan taşan gülüşe engel olamadım. "Öyle bir insan değilsin demek." derken tek kaşım havaya kalktı. "Madem öyle değildin yıllar önce kim kardeşini parayla tehdit etti, ben mi?" Nefret edebilsem ederdim ama lanet olsun ki edemiyordum. Beni böyle yetiştiren annem yüzünden edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHMUTLAR DA SEVER ULAN!! [BxB]
Humor[TAMAMLANDI] 🍫 Aşk, fıstıklı çukulattır. Aksini iddia eden fındıklı çukulat seviyordur. 💚Tekerlekli sandalyeye mahkum eski bir asker ve ona ilk görüşte vurulan yeni komşusu animatör. Mah-Fez & Eko-Sin çifti. Başlangıç tarihi: 18.11.2020 Bitiş t...