❄️8.Bölüm❄️

14K 1K 209
                                    

❄️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

Arabadaki sessizliğe sığınarak geçip giden yolu izlerken her geçen saniye aramızda dağılan sis bulutları içimde yeni ölmüş olan huzursuzluğu yeniden canlandırıyordu. Sıkıntılı bir nefesi ciğerlerime çektiğimde arabadaki sessizlik yüzünden soluk sesim duyulmuştu. Savaş'ın bakışlarını kısa bir an üzerimde hissetsemde bu durumu önemsemedim ve ellerimle oynamaya başladım.

Savaş'ın cama yansıyan suretinden yaptığı her hareketi görebiliyordum. Bakışlarını kısmış bir şekilde yola dikkatini vermişti. Arabanın kliması açık olduğundan dolayı terlemeye başlamıştım. Üzerimde olan montu ise iyice daralmama neden oluyordu.

Biraz bekledikten sonra gideceğimiz yerin uzak olduğunu düşünerek üstümdeki montu çıkartma kararı aldığımda omuzlarımda asılı olan montu çıkartacakken Savaş'ın otoriter sesi arabayı doldurdu. "Az kaldı. Çıkartma" Az önce ki o yumuşak sesi ile şuanki sert halini bağdaştıramazken sadece başımı onaylar gibi salladım ve montu tekrar omuzlarıma geçirdim.

Araba toprak yola giriş yaptığında merak duygusu ile etrafıma bakınmaya başladığımda boş bir arazi gibi bir alanda olduğumuzu görmemle kaşlarım çatıldı. Çevrede bir tane bile ağaç yoktu. Kuşların ve köpeklerin sesi arabada olduğum sürece bana huzur veriyordu. Bu bomboş arazide kuş seslerinin nereden geldiğini merak etmeye başlarken etrafa daha dikkatli bakmaya başladım.

Bir süre daha aynı yolda devam ettikten sonra etrafta seyrek şekilde ağaçlar çıkmaya, sesler ise daha net bir şekilde duyulmaya başlamıştı. Her geçen saniye daha fazla ağaç önümüze çıkıyordu. Çok kısa bir süre sonra araba uçurum gibi bir yerde durunca Savaşın konuşması ile sadece olumlu anlamda başımı salladım. "Üzerini tam giyin." Üzerime montunu tam olarak geçirip olduğum yerde doğrulduğumda aklıma gelen düşünce ile montun ceplerini karıştırdım.Belki telefonu cebinde olabilir diye.Bu sırada Savaş arabanın önüne yaslanmıştı.Hızlı bir şekilde cepleri yokladım fakat telefonu yoktu.

Dikkat çekmemek için aşağıya indim ve etrafa bakındım.Burası arabanın içinde gözüktüğünden daha güzeldi.
Sert esen rüzgarlara inat huzur veren bir güzelliği vardı.Ayaklarımın altındaki denizin kayalara çarpma sesi insana 'Her şey geçecek' der gibi telkinler veriyordu.Bu güzelliği uzaktan izlemeye daha fazla dayanamadım ve uçurumun kenarına doğru yürümeye başladım.Savaş'ın bakışlarını üstümde hissetsem de umursamadım.Uçurumun iyice yanına geldiğimde Savaş'ın sert sesini duydum"Fazla yaklaşma" Umursamadan kollarımı açtım ve başımı karanlık gökyüzüne kaldırdım burası bana her şeyi unutturabilecek kadar efsunkârdı.Derin bir soluğu ciğerlerime çektim ve içimden fısıldadım "Özgürüm.."Bu kelime bana hiç bu kadar manidar gelmemişti. Yavaş bir şekilde kollarımı indirdim ve uçurumdan aşağı baktım. Gerçektende çok yüksekti.Korkuyla bir iki adım geri gittiğimde arabanın kapanma sesi ile beraber poşet sesi geldi.Ne olduğuna bakmak için başımı çevirdim.Savaş elinde ki içki şişesi ile yerde oturuyordu.Sırtını dik bir şekilde arabaya yaslamıştı.Ayağının birini erkeksi bir şekilde altına alırken diğeri ise dik bir şekilde yere basıyordu.Üzerinde sadece kısa kollu vardı ve burası fazlasıyla soğuktu.Pek soğuktan etkilenir gibi durmasa da içim rahat etmiyordu.Kaşlarım çatıldı ve adımlarımı ona doğru yönlendirdim.Onun da bakışları üzerimdeydi.Aramızda bir iki adım mesafe kala durdum ve "Üşüyeceksin"
dedim ve üzerimdeki montunun fermuarını indirmeye başladım. Bakışları anında kısıldı ve sert bir şekilde "Üşümüyorum"dedi.Ona itiraz dolu gözlerle bakarken ototriter bir ses tonuyla "Çıkartmayacaksın"dedi.
O böyle konuşunca içimden daha çok tersini yapmak geliyordu.Ama en azından telefonu alana kadar sakin ve temkinli olmalıydım.Bu yüzden onaylar gibi başımı salladım.Bu tepkim üzerine şaşkınlığını gizlemedi. Adımlarımı arabaya yönlendirdiğimde bakışları karardı.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin