❄️23.Bölüm❄️

9.9K 753 361
                                    

❄️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

Gözlerindeki şey acı mıydı, öfke mi? Adım sesleri yakınımızdan gelmeye başlayınca ellerimi Savaş'ın göğsüne koyup ona doğru iyice yaklaştım. Belimdeki sahiplenici elleri sırtıma doğru kayınca t-shirt 'ünün kumaşını sıkmaya başladım. Bir şey yapmaması beni sinirlendirse de gözlerine baktığımda gördüğüm şeyler beni sakinleştiriyordu. Canı yanıyordu. Savaş 'a yakışmayacak kadar çok canı yanıyordu. Onu ilk zamanlarda böyle görsem belki anlamayabilirdim fakat artık birbirimizin her bakışından iletişim sağlayabiliyorduk. Tabii buzdan duvarlarının arkasına saklanmadığı sürece.

Ayak sesleri durunca başımı kaldırıp Savaş'ın yüzüne baktım. İkilemde kalmış gibiydi. Göğsündeki ellerimi kaldırıp sakallarının üzerine koydum. Bir an gözlerini kapattı ve yüzünü ellerime bastırdı. Titreyen sesimi umursamadan "Lütfen bir şey yap" diye fısıldadım. Gözleri yavaş yavaş açılırken kendini bir kafese sıkıştırdığını gördüm. İçindeki ilahi güzellikte olan kuşun hala dimdik ayakta durduğunu görmek beni memnun etse de ona kafes yakışmıyordu. Bakışlarımı Savaş'ın gözlerinden kaçırdım ve arkasına baktım. Savaş'ın her zaman oturduğu koltukta bir karartı görmemle gözlerim yuvalarından çıkacak kadar açıldı. Savaşın yüzündeki ellerim yavaş yavaş kayarken bakışlarımı Savaş'a çevirdim.

Ne olduğunu anlamış gibi bakarken ona "Orda" dedim. Sinirli bir şekilde bakmaya başlayınca ellerimi omuzlarına koydum. Savaştan bir hareket beklerken "Orada diyorum sana" diye tekrardan fısıldadım. Artık sesim ağlamaklı çıkıyordu. Omuzlarında ki ellerimi sert bir şekilde sıkmaya başladığımda "Orada" dedim. Tepkisiz bir şekilde bakması beni sinirlendirirken aklıma gelen düşünce ile ona hayal kırıklığıyla bakmaya başladım. Kabullenmiş bir şekilde "İnanmıyorsun" dedim. Bunu daha çok kendime söyler gibi fısıldamıştım. Gözleri koyulaşmaya başlayınca daha fazla öfkelendiğini anlamıştım.

Sırtımdaki ellerini belime indirdi ve parmakları tenime baskı yapmaya başladı. Ellerim nazikliğini kaybederken onun yakalarından tutmaya başladım. Bana siyah gözlerinde yana öfke ateşiyle bakıyordu. "Yalan söylemiyorum arkanda" diye bağırdığımda odadaki derin sessizlik benim sesimle bozulmuştu. Gözlerini sinirle açıp kapadı ve sert bir soluğu ciğerlerine çekti. Bütün kaslarının kasıldığını hissettiğimde bunu umursamadım. Sessiz kalması benim artık korkudan çok öfke beslememi sağlıyordu. Bütün cesaretimi toplayıp parmak uçlarımda daha da yükseldim ve ona bütün gücümle tekrardan "Orda" dedim. Uzun süren sessizlikten sonra bedeninin hiçbir tepki vermemesi bütün gücümü tüketse de Savaş'ın bir şeyler söylemesini istiyordum.

Ellerimi ondan çözdüm ve gitmek ister gibi ondan uzaklaşmaya çalıştım. Bırakmayınca sinirle "Bırak" diye bağırdım. Hala sessizliğini korurken tekrardan ondan uzaklaşmayı denedim. Hırçınca kendimi çekmeye çalışırken "İnanmıyorsun. Göstereceğim sana" diye bağırdım. Omuzlarını daha da dikleştirip beni zapt etmeye çalışırken ona uzun zamandır ilk defa nefretle bakmaya başladım. Ondan ne kadar uzaklaşmaya çalışsam da saliseler sonra beni tekrardan kendine çekiyordu. Göz yaşlarım bana eşlik etmeye başlayınca bir kriz geçirdiğimin farkına vardım. Savaş bana ilk geldiğim zamanlardaki gibi bakmaya başlayınca ona vurmaya başladım. Bu onun canını yakmasa da işini zorlaştırıyordu.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin