❄️89.Bölüm❄️

5.1K 483 473
                                    

Medya: Bölümden Kesit & Sen evden gittiğinde 💫

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Medya: Bölümden Kesit & Sen evden gittiğinde 💫

❄️

Adam merdivenin son basamağında şaşırmış ses tonu ile ismimi söylediğinde bakışlarımı yüzüne çıkarttım. Dışarıdan nasıl gözüktüğümü bilmiyordum ama bu havada sadece kısa kollu ile tahminen gözlerimde ki kızarıklıklar ile ve de hepsinden önemlisi tanımadığım bir adamın evinde durmam bu bakışları bana yollamasında onu haklı kılıyordu.

Onu sadece sessizlikle yanıtlarken aramızda bir kaç adım kalacak şekilde karşımda durdu ve elini omuzuma koyup dostça bir ifade ile konuştu. "Tek mi geldin?" Sesinde ki gizli öfkeyi anlamam zor olmamıştı. Ona sadece başımı olmusuzca sallayarak cevap verdiğimde ona minnet olacağım şekilde konuştu. "Sanırım kendini iyi hissetmiyorsun.." sustu ve devam etti. "Konuşmak istemiyorsan da anlarım.."

Ona sadece onaylarca başımı salladığımda elini sırtıma indirdi ve beni yukarı doğru götürmeye başladı. Öyle bir tedirgindim ki en ufak bir tepki dahi veremiyordum. Sadece her saniye Savaş'a karşı olan öfkem daha çok artıyordu. Belki ben aptallık etmiştim ama artık beni böyle parçalamasına izin vermek istemiyordum. Hem ben ondan vazgeçmemiştim. Ondan asla vazgeçmezdim. Sadece onun iyiliğini isterken böyle davranması canımı yakmıştı.

Adam sanki tedirginliğimi anlamış gibi durduğunda bana döndü ve "Yukarıda ki koridorun sonunda üçüncü oda senin için hazırdı zaten. Dilersen orada kalabilirsin.. Ya da başka-" lafını tamamlayacakken onun sözünü kestim ve omuz silkip "Problem değil.." diye mırıldandım. Adam cebinden telefonunu çıkarttı ve "Sen istersen çık yukarı benim Savaşla ufak bir görüşme yapmam lazım.." dedi.

Savaş dediği an kalbim yerinden çıkmak ister gibi atarken ona belli etmemeye çalışarak yukarı doğru çıkmaya başladım. En son duyduğum şey "Tabii açarsa.." olmuştu.

Adamın dediği odaya girdiğimde etrafı hiç süzmeden sadece oda da ki pencerenin önünde bulunan koltuğa doğru ilerledim. Etraf karanlık olduğu için sadece ay ışığının vurduğu yatak ve dolap gözüküyordu.

Koltuğa oturduğumda omuzlarımı düşürdüm ve ayaklarımı kendime çekip kollarımı etrafıma sardım. Gözlerimdeki yaşlar özgürce yanaklarımı talan ederken başımı sertçe dizlerime vurdum ve içimde ki harabeyi gizlemeye kalkmadım.

O kadar çok canım yanıyordu ki bu şey gibiydi.. Küçük bir çocuğun binbir hayalle kurduğu doğum gününün bozulması ve ya çocuğun en sevdiği oyuncağını kaybetmesi gibi bir şeydi. Savaş beni öldürmüştü. Bu gece onun için her gün yaşadığım küçük ölümleri büyük bir darbe ile kesmişti. Her şey hiçe sayılmıştı ve en büyük öldürücü darbeyi yemiştim.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin