❄️36.Bölüm❄️

8.9K 661 796
                                    

❄️

Bedenim bir buz tabakasının içine konulmuş gibi buz kestiğinde bakışlarımdan akan soğukluk bütün bedenimin hareketlerini sınırlıyordu. Artık ne kalp atışlarım hızlıydı ne de yakalanma olasılığım bana heyecan veriyordu. Sabırla Savaş'ın gelmesini beklerken Savaş odadan çıktı. Kapıyı arkasından kapatırken bedeni bana ters olduğu için beni görmemişti. Bedenini aniden bana çevirmesiyle aramızdaki mesafe neredeyse sıfıra inmişti. İlk başta kaşları çatılıp ufak bir afallamayı yüzünde taşısa da sonradan soğuk kanlılığını korumayı başarmıştı.

Ona ifadesizce bakmak normalde benim için her ne kadar zor olsa da şuan hiç zorlanmıyordum. Sanki bütün hücrelerim bana bir isyan başlatmış ve eğer bu isyana ayak uydurmazsam beni terk edeceklerini anlatır gibiydiler. Anlına düşmüş bir kaç asi tutamı başını eğmesiyle daha çok dağıldığında yüzündeki ciddi ifadeden ödün vermeden "Ne yapıyordun burada?" Diye sordu. Yüzümdeki ifadesizlik her an yok olurken dudaklarım alaylı bir şekilde kıvrım kazandı. Kasılan bedenim eski haline döndüğünde "Unuttun mu? Ben esirdim. Sen ise celladım. Onun için arkanı kollarsan iyi edersin." Dedim.

Bakışlarının her an daha fazla kararmasını umursamadan aramızdaki mesafeyi açtım ve ona bir kez daha bakmadan odaya girdim. İçimde oluşan adını bilmediğim hisse karşı inatla yüzümde bir sırıtış oluştuğunda odaya geliş sebebimi hatırladım ve adımlarımı çantama doğru yönlendirdim. İçindeki minik kutunun altındaki pufu çıkarttığımda flash belleğin hala orada olduğunu görmek içimi rahatlatmıştı.

Flash belleği avucumun arasına aldım ve kutuyu kapatıp çantama koydum. Eğer Savaşlar gitmese bile büyük bir risk alıp bu gün o videoyu izleyecektim. Flash belleği pantolonumun cebine sıkıştırdıktan sonra hızlı adımlarla odadan çıktım. Salonda Savaşın erkeklerle hararetli bir şeyler konuştuğunu görmek benim için iyiydi. Eğer on beş dakika içinde gitmezlerse elimden geleni yapıp o videoyu izleyecektim. Koltuğa oturduğumda bedenimde ki gerginlikten dolayı ayağım istemiszce yerde ritim tutmaya başlamıştı.

On beş dakika dolmak üzereyken erkekler konuşmasını bitirmişti. Savaş bakışlarını aniden bana çevirince yerde ritim tutan ayağım aniden durdu. Bana tereddütle bakarken ağzının içinden bir şeyler homurdandı ve masadan kalkıp yanıma doğru adımlamaya başladı. Kalbim hızlıca göğüs kafesimi dövmeye başladığında avuçlarımın stresten terlemeye başladığını hissettim. Savaş yanıma geldiğinde bir bacağını altına alarak yanıma oturdu ve başını bana yaklaştırdı. Gözlerindeki tereddüt aramızda olmayan mesafeden dolayı yok olduğunda bana sadece koyulaşmaya başlayan gözleriyle bakıyordu.

Gözlerinin içine tepkisizce bakmaya çalışırken yüzünde alaylı bir ifade oluştu ve "Madem sen benim esirimsin.." lafını tamamlamadan önce yüzünde serseri bir ifade oluştu. Bakışlarım onun bu haliyle ciddiyet kazanmaya başladığında söyleyeceği şeyin devamını deli gibi merak ediyordum. Nefes sesine benzer bir gülme sesi çıkarttığında devam etti. "Ben ise celladın..." Lafı nereye çekeceğini merak ederken gözlerindeki pırıltılar söndü ve yerini bir katilin soğukluğuna bıraktı.

Kucağımdaki buz kesen ellerimi pantolonun kumaşına sürttüğümde bakışlarını ellerime çevirdi. Ardından elini kaldırdı ve parmak uçları tehlikeli bir yavaşlıkla parmaklarımı avuç içlerine hapsetti. Bakışlarımı ellerime çevirdiğimde elim avucunun içinde kaybolmuştu. Parmakları elimi iyice avucuna hapsettiğinde bakışlarını yüzüme çıkarttı. Gözlerinde yeniden serseri pırıltılar oluştuğunda ayağa kalktı ve beni de ayağa kaldırdı.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin