❄️42.Bölüm❄️

8K 544 438
                                    

Fırtınası durulmuş gözlerim ile gözlerindeki derin bataklıkların beni içine çekmesine izin verdiğimde belki de ilk defa ona karşı koymak istemiyordum. Elimi avucunun içine aldığında ikimizinde elini kucağıma koydu ve yumuşacık bir sesle "Söylesene seni ne bu kadar deli etti?" Dedi. Sorusuyla kan dolaşımım tekrardan hızlanmaya başlayınca içimde kopan ufak fırtınayı gizlemeden gözünün içine baktım. Sesimin fazlasıyla bozuk çıkmasını umursamadan "Kimmiş ki o benim şeyime şey yapıyor?" Gibi saçma bir cümle kurdum.

Aramızda geçen saniyeler bana bir ömür gibi gelirken Savaş'ın yüzünde gördüğüm serseri, eğlenen ve beni yerin dibine sokacak bakışlar ne dediğimi idrak etmeme katkıda bulunduğunda başımı bir deve kuşu misali kuma gömmek istiyordum. Beni ani bir hareketle kendine doğru hepten çektiğinde ellerim tutunmak için omuzlarını buldu. Efsunkâr bakışları benim bütün ayarlarımla oynarken yüzüme çarpan alkol kokan nefesiyle "Senin neyine?" Diye sordu.

Kalp atışlarım dışarıdan duyulabilecek kadar hızlandığında bedenimdeki bütün kan yüzüme doğru yola çıkmaya başlamıştı. Ciğerlerimde ufak bir sızı hissettiğimde nefesimi tuttuğumu yeni idrak etmeye başlamıştım. Kesik bir nefesi ciğerlerime gönderdiğimde Savaş'ın bakışları dudaklarıma kaydı. Çağreyi sessizliğe sığınmakta bulduğumda sabırsızca "hı?" Diye sordu.

Onu cevapsız bırakırken belimdeki ellerini sıkaştırdı ve tekrarladı. "Senin neyin?" Kalbim sebepsizce bir anda korkuyla atmaya başladığında geçen her saniyede gözlerinin kararmaya başladığını farkettim. Oturuşum belimdeki elleri yüzünden iyice rahatsız bir hal adığında etekle oturmakta zorlanıyordum.

Bedenimdeki bütün gücü toplayıp güçlü olduğunu düşündüğüm bir sesle "Be- Benim bir şeyim değil aslında.."  biraz bekledikten sonra kesik bir nefes daha aldım ve "Onu şey olsun diye demiştim.." aklıma kelime gelmezken son kez direndim ve "Lafın gelişi olsun diye yani sadece" diye açıklama yapmaya çalıştım. Bu açıklamam onu sinirlendirmiş olsa gerek bedenimi acıtacak derece de sıkı tuttuğunda "Savaş Mir" diye fısıldadım. Bakışları yumuşarken sadece "Söyle" dedi. Sanırım hala bir açıklama bekliyordu.

Tekrar sessiz kaldığımda bakışlarını kaçamak bir şekilde bedenimde gezdirdi. Bacaklarıma bu eteği giyerek büyük bir eziyet çektirdiğimi farkeden Savaş Mir belimdeki elini gevşetti ve benim yanına rahat bir şekilde oturmamı sağladı. Ağzının içinden bir şeyler homurdanırken onu anlamadığım için "Ne?" Diye sordum. Bakışları ifademle yumuşarken kolunun birini tekrardan boynuma çıkarttı ve beni göğsüne doğru çekti. Yüzünü görebilmek için başımı kaldırdığımda yüzünde muzip bir ifade oluştu ve sanki aklına yeni bir şey gelmiş gibi bir bakış attı.

Yüzündeki bu ifadeden korkmaya başladığımda kaşlarımı çattım ve aklından geçirdiği şeyi anlamaya çalıştım. Derin bir nefes aldığında göğsünde olan elimi tuttu ve "Sen yani sırf senin şeyine şey yaptığı için kızdın öyle mi?" Dedi. Şuan beni benim lafımla vurması soğuk terler dökmeme neden olurken o anlar aklıma geldikçe sinirlerime hakim olamayıp çenemi tutamıyordum. Ona dürüst olarak "Evet" dediğimde elimin üzerindeki parmaklarıyla tenimi okşamaya başladı ve ufak bir gülümseme yüzünde can buldu.

Neden yapıyordu bu adam bunu bana? Eğer kalp rahatsızlığım olsa kesinlikle yanında bayılıp kalabilirdim. Bütün dengelerimle oynayıp, bütün ayarlarımı bozuyordu. Kaşlarını serseri bir şekilde kaldırdığında fazlasıyla eğlendiğini belirten ses tonuyla "Bende sabah gördüklerin için kızdın zannettim." Dedi. Kaşlarım sinirle çatıldığında onu onaylayarak "Zaten sabah gördüklerim için kızdım." Dedim.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin