Medya: Bölümden bir kesit - İyi ve güzel kadınlar hep ağlar 💫
❄️
Gidecekti.. Belki uzun zaman sonra gelecekti belki de haftalar sonra.. Gözlerim dolmaya başlarken ona sorgulayıcı bir bakış attım. Gözlerini kırpmadan her bir mimiğimi ezberlemek ister gibi bakıyordu. Bedenimi ona tamamen döndürdüğümde anlamadığımı belirten bir çok soru cümlesi dudaklarımdan firar etti. Bana gözlerini kısıp şuan hissettiğim duyguları anlamak ister gibi bakarken ondan hislerimi gizlemedim.
İçimde ki sıkıntı büyürken Savaş rahat bir şekilde başını boşluğa çevirdi ve yayvan bir şekilde oturarak ''Gidiyorum işte..'' diye tekrarladı. Bunu bu kadar basit bir şekilde dile getirmesi sinirlerimi bozarken sesimde ki huzursuzluğu gizlemeden ''Niye..Nereye ki..?'' diye sorular sordum.
Derin bir nefes alıp omuz silktiğinde tam konuşmaya başlayacakken telefonu çaldı. Cebinden telefonunu çıkartıp ekrana bakmadan telefonu açtığında bir süre karşısında ki kişiyi dinledi ardından sıkıntılı bir nefes alarak yavaşça koltuktan kalkıp cama doğru yaklaşırken ''Onu yanımda götürmek istiyorum..'' dedi. Benden bahsediyor olmalarının verdiği umutla sırtımı dikleştirip ayaklarımı koltuktan sallandırırken karşıda ki kişi Savaş 'a her ne diyorsa omuzları kasılmaya ve nefesleri sıklaşmaya başlamıştı.
Kısa bir süre sonra Savaş sıkıntıyla elini camın kenarına dayadığında ''Burada bırakırsam işte o zaman aklım kalır'' diye mırıldandı. Karşıda ki adamı tekrardan dinlemeye başladığında ''Onu götürebilirim..Giriş gayet kolay olacak. Ben her şeyi ayarladım'' dedi. Şuan aklımda binlerce soru varken Savaş'ın benden bahsediyor olma düşüncesi kalbimin hızla atmasına neden oluyordu. Gerçekten de -bahsettikleri kişi bensem- Savaş'ın bunu düşünmüş olması bile içimde kelebeklerin doğmasına neden oluyordu.
Karşıda ki kişi her ne dediyse Savaş ağzından bir küfür savurdu ve sinirle ''Şunu deyip durma! Öyle bir şey olmayacak. Ne kadar zaman o cehennemde duracağım belli değil! Onu burada yalnız mı bırakayım?!'' Savaş'ın son söyledikleriyle o kişinin ben olduğumdan emin olmuştum. Fakat 'cehennem' diye bahsettiği yer neresiydi? O orada gerçekten de tehlike de miydi yani?
Düşüncelerimden Savaş'ın gür sesiyle çıktım. ''Bana Akın deyip durma! Daha o şerefsizin ismini dahi duymak istemiyorum!'' Akın mı? Akın ne alakaydı ve Akınla Savaş'ın arasında ki problem neydi? Aklımda ki sorularla ayağa kalktığımda Savaş'ın bir kaç adım arakasında durdum. Geldiğimi anlamamış olacak ki bana doğru dönmedi.
Pencereye doğru iyice yaklaştığında omuzları hepten gerildi ve sanki Dünya 'nın en kötü şeyini duymuş gibi nefretle ''Kafandan element uydurup durma!'' diye bağırdı. Karşı taraf bir şeyler daha söylediğinde Savaş ağzından ağır bir küfür daha savurdu ve aniden telefonu kapatıp cebine attı. Hala varlığımdan haberdar değildi. Öfke ile arkasına döndüğünde bakışları gözlerimi buldu. Gözlerim ondan ayrı kalacak olmanın verdiği buruklukla dolarken gözlerinde ki öfke her an biraz daha diniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN ESİRİ | Lobelia
Teen FictionTAMAMLANDI✓ SİYAHIN ESİRİ SERİSİNİN 1. KİTABI Uzun soluklu ve gizemlerle dolu bir kurgudur. İlk bölümlerde sanıldığı gibi bir kurgu ortada yoktur! ❝Elimi kalbinin üzerine koyduğumda konuşmak için derin bir nefes aldım. Savaş sanki bunu anlamış gibi...