❄️
Karnımdaki katlanılmaz ağrı her saniye daha fazla artarken bu gün en azından aşağıda olmak zorundaydım. Akın 'ın gitmesi düşüncesi bile bütün morellerimi sıfıra çekiyordu. Belki de bundan sonra gitmeyebilirdi. En azından bu süreç bitene kadar bizimle kalabilirdi. Bakışlarımı aynadan çektim ve ağrılarımı umursamamaya çalışarak aşağı indim. Erkeklerin hepsi bir araya gelmiş hararetli bir şekilde bir şeyler konuşurken bakışlarımı Savaş 'a çevirmeden direk Akın'a baktım. Şen yüzü fazlasıyla gergin gözüküyordu. Bakışlarım Selin'i ararken mutfaktan gelen tıkırtılar ile oraya yöneldim. Selin benim geldiğimi anlamış olacak ki bakışlarını bana çevirdi ve üzgün bir şekilde bana baktı.
İçimi bir huzursuzluk kaplarken onunda benim gibi hissettiğini biliyordum. Yanıma geldi ve mahcup bir ifade ile bana "Özür dilerim." Dedi. Ne için özür dilediğini anlamadığım için "Özür dilencek bir şey yapmadın ki. Asıl ben özür dilerim." Dedim. Bana içindeki bütün sıkıntıyı yüzüne yansıtarak bakarken bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştım.
Aramızdaki sessizlik kısa bir süre sonra Selin sayesinde bölünmüştü. "Ben Savaşlar her aradığında seni idare ediyordum. Yani idare etmeye çalışıyordum. Bana kalsa fazlasıyla da başarılı oluyordum ama Savaş aradığında seninle konuşmak istediğini söylediğinde ona söylediğim bahaneler bir yere kadar seni korudu. Ben Savaş her aradığında ya senin onunla konuşmak istemediğini söylüyordum ya da farklı bahaneler buluyordum. Ama savaş bir terslik olduğunu anlamış ve seni aramaya başlamış " Selin'in beni iyi bir şekilde idare ettiğini biliyordum ama karşımızdaki adam öyleydi ki onu idare edebilmemiz imkansızdı.
Selin'e buruk bir tebessümle bakarken yumuşak bir ses tonuyla "Bu senin suçun değil" dedim. Yüzümdeki tebessümü onun yüzünde gördüğümde ona sıkıca sarıldım ve "İyi ki de Savaş gelmiş" dedim. Bunu dememdeki amaç spor salonundaki tehlikeydi. Beni birden kolları arasından çekti ve kollarımdan tuttu. Tutuşu yumuşak olduğu için kolum fazla acımasa da sızlıyordu. Bana büyük bir hayretle bakarken "Nasıl? Yoksa siz şey mi oldunuz?" dedi. Dediğini anlamadığım için soran gözlerle bakarken anlamadığımı anlamış olacak ki kulağıma yaklaştı ve bağırarak "Sevgili" diye cırladı. Bu kızı gerçekten de anlamıyordum. Madem fısıldamayacaktı neden kulağıma söylüyordu ki?
Kulağım çınlarken elimi refleksen ağzına kapattım. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken ona "Bağırmasana" diye sinirli bir şekilde sessizce konuştum. Beni umursamadan gözleri büyük bir heyecanla açıldığında birden yerinde mutlulukla zıplamaya başladı. Ağzındaki elim bir fayda etmeyince ona yanlış anladığını anlatmaya çalıştım fakat beni dinlemiyordu. Şuan içeriden birinin gelmesi an meselesiydi. Ağzındaki elimi sert bir şekilde ağzına bastırdım ve endişeli ses tonumla sessiz olmaya çalışarak "Sus bak biri duyacak." Dedim. Kelimeler ağzımdan yalvararak çıkmıştı.
Gözlerindeki eğlenceli pırıltılar daha da artarken erkeklerin hepsi mutfağa doluşmuştu. Bizim Selinle bu duruşumuz dışarıdan pekte normal gözükmediğinden olsa gerek herkes bize tuhaf bakışlar yolluyordu. Savaş hariç tabii. O ilk geldiğinde biraz afallasa da sonradan masadaki yerine kurulmuştu. Alaz ciddi ve şüpheli bir tavırla "Bizim neyi duymamamız gerekiyor hanımlar?" Diye sordu. Onun bu sorusuyla Selinin ağzındaki elimi çektim ve olayı kıvırmak için bir şeyler düşünmeye başladım. Selinle ufak bir göz teması kurduğumuzda bana 'Olayı bana bırak' mesajını verdi. Ona güvenerek bir şey demeyince Selin atağını yaptı. Boyunun benden kısa olmasına rağmen elini boynuma doladı ve Alaz 'ın sorduğu soruyu duymazlıktan gelerek bana şen sesiyle "Kızım sen iyice kurumuşsun ya" diye söylendi. Sanırım verdiğim kilolardan bahsediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN ESİRİ | Lobelia
Teen FictionTAMAMLANDI✓ SİYAHIN ESİRİ SERİSİNİN 1. KİTABI Uzun soluklu ve gizemlerle dolu bir kurgudur. İlk bölümlerde sanıldığı gibi bir kurgu ortada yoktur! ❝Elimi kalbinin üzerine koyduğumda konuşmak için derin bir nefes aldım. Savaş sanki bunu anlamış gibi...