❄️11.Bölüm❄️

11.9K 937 302
                                    

❄️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

Kiminle konuştuğunu merak ederken yüzümün şeklinin değişmemesi için üstün bir çaba harcıyordum. Ayaklarıma inmiş pikenin üzerime doğru çekildiğini hissettim ardından önüme düşen saçların narin bir şekilde çekildiğini.Savaş derin bir nefes aldı ardından kısık ve net sesiyle "Onunla konuşamazsın"diye uyardı. Karşı tarafı biraz daha dinledikten sonra "Uyuduğu için kısık sesle konuşuyorum."diye açıklama yaptı.Bu sırada yüzüme gelen saçları çekmişti.
Parmaklarının sırtını uyandırmaktan korkar gibi yüzümde gezdirdiğini hissettim.Eğer biraz daha yanımda durursa yüzüm tepkisizliğini koruyamayabilirdi ve numara yaptığım anlaşılırdı.Bu nedenle rahatsız olmuş gibi mırıldandım ve Savaş'a arkamı döndüm.Evet bu oskarlık performansımı çakması uzun sürmezdi.

Savaş sıkıntılı bir nefesi ciğerlerini taşırken "Göremezsinde"diye fısıldadı. Sesi sabrının son demlerine geldiğinin uyarısını veriyordu. Konuştuğu kişinin Akın olduğuna emindim.Akın benimle konuşmak istediğinde Savaş'ın neden izin vermediğini anlayamıyordum. Aklımın bir köşesine bu gün telefonu ele geçirmeyi not ettim.Uzaklaşan ayak sesleri geldiğinde Savaşın yanımdan ayrıldığını düşünerek sanki yeni uyanıyormuş gibi yaptım ve gerinerek öbür tarafıma döndüm. Salonun diğer ucunda telefonla konuşurken uyandığımı hissetmiş olacak ki bana doğru döndü. Gözlerindeki soğukluk ve ifadesizlik aramızda yeniden örülen buzdan duvarların işaretiydi.Ona bakmaya bir son vererek ayaklarımı koltuktan sallandırdım ve ellerimle dağılmış saçlarımı arkaya gönderdim. Gözlerini üzerimde hissetsem de ona bakmadım. Bakışlarında göreceğim duvarlarından korkuyordum.

Neredeydi üstümü örten adam?Neredeydi saçlarımı okşayan adam?Bunları karşısına geçip yüzüne söylemek istesem de bu cesareti kendimde bulamadım.Zemin kattaki ortak banyoya gittim ve rutin işlerimi halledip tekrardan salona doğru yürüdüm.Savaş konuşmasının son kelimelerini yapar gibiydi.Adımlarımı dün gece beraber yattığımız berjere yönlendirdim ve ona içimden söylemek istediğim kelimeleri bakışlarımla anlatmaya çalıştım. Cesurca gözlerine baktığımda gözlerini benden kaçırmıyordu fakat buzdan duvarlarını güçlendiriyordu.

İnatla birbirimizin gözlerinin içine bakarken yanımıza gelen bir kadın ile bakışlarımı ona çevirdim.Otuzlu yaşların sonuna geldiğini tahmin ettiğim kadın saygıyla baş selamı verdi ve "Hazırladım efendim."dedi.Savaş hala bana bakarken "Çıkabilirsin"diye emir verdi.Kadın hiçbir şey söylemeden adımlarını çıkışa doğru yönlendirdi. Savaş buzdan duvarlarının arkasına saklanırken bu soğukluğu sesine yansıtarak "Mutfağa gel"diye emir verdi.Elindeki telefonu zigon sehpanın üzerine bıraktı ve mutfağa doğru yöneldi.Bir yanım telefonu almak için çıldırırken diğer yanım eğer şimdi alırsam dikkat çekeceğimi söylüyordu.Bu işi temiz bir şekilde halletmek için Savaş'ın verdiği emre uyup onun peşinden yürüdüm. Mutfaktaki masanın üstündeki kahvaltılıkları görünce az önce gelen kadının hazırladığını anladım. Önümdeki sandalyeyi pekte kibar sayılmayacak şekilde çektim ve kendimi sandalyenin üzerine attım. Sofradaki yoğun sessizlik beni rahatsız etse de en azından telefonu alana kadar sessizliğe sığınmayı tercih ettim.

Bir süre sessizce yemek yedikten sonra iştahımın olmamasını bahane ederek masadan kalkmayı planladım.Çatalı masaya kibar bir şekilde bırakıp sandalyeden indim.Bu hareketimle bana sorarcasına bakan gözleri "Doydum."diye cevapladım.Savaş anladım der gibi başını salladı ve yemeğine devam etti.Sakin ve emin adımlarla zigon sehpanın yanına gittim.Mutfak tarafına baktığımda Savaş'ın içeride olduğunu gösteren sessizlik hala hakimdi.Sehpanın üstündeki telefonu aldım ve eşofmanın cebine sıkıştırdım.Ardından adımlarımın sakin olmasına özen göstererek merdivenlerden çıktım. Savaş'ın bana verdiği odaya girdiğimde sakin olan adımlarımı hızlandırdım ve odanın en ücra köşesinde cebimdeki telefonu çıkarttım.

Kalbim heyecandan deli gibi atarken titreyen ellerimi umursamadan ekranda parmaklarımı gezdirdim.Ekran kilidi olacak diye düşünürken telefonda hiçbir kilit olmaması inanılır gibi değildi.Buna daha fazla takılmamak için Akının numarasını tuşladım. Sabırsızca telefonu açmasını beklerken kalp atışlarım deli gibi hızlanmıştı.Titreyen ellerimden biri telefondayken diğerini kalbime yasladım.Sanki kalp atışlarımı yavaşlatabilecek gibi.

Bir kaç çalıştan sonra o tanıdık ses ahizeyi doldurdu.Gözlerimin ısınması ile akmak için hazırda bekleyen yaşlar bir bir aktılar.Akın bir kez daha seslendi "Savaş" Savaş'ın numarasından aradığım için beni Savaş sanıyordu.Kendimi toparlamak için derin bir nefes aldım ve "Akın" dedim.Daha fazla devam edemeyecekmişim gibi.Akın şaşkınlıkla ismimi mırıldandı. Ardından "Savaş izin verdi mi?" diye daha büyük bir hayretle konuştu. Onaylamaz mırıltılar çıkartırken tam konuşmaya başlayacaktım ki elimdeki telefon sertçe çekildi.Arkamı hızlı bir şekilde döndüğümde bu kişinin Savaş olduğunu gördüm.Sinirle bakan gözleri adeta canavara dönmüştü. Elindeki telefona uzanmak için ona bir kaç adım atacağım sırada telefonu elinden attı ve kollarımdan sıkı bir şekilde tuttu.Bakışlarım yerdeki telefondayken hala Akın'ın telefonu kapatmadığını ve hopörlörün açılmış olduğunu gördüm.Savaş sinirle "Salak mı zannediyorsun sen beni"diye bağırdı. Telefonda olan bakışlarımı Savaş'a çevirdim.İçimdeki bütün öfke ve nefreti kusmak ister gibi hiddetle bağırdım."Salaksın. Hemde çok salaksın.Suçsuz bir kızı kaçırdığın için çok salaksın."Beni daha sıkı tuttu ve sarsarak "Ben o suçsuz kızı korumak için kaçırdım."diye bağırdı.Beynim idrak etmeye çalışırken telefondan gelen bağırışlar en son umrumda olacak şeydi.

Ortam uzun ve büyük bir sessizliğe gebe kalırken bu sessizliği bölen tek şey Akın'ın bağırışlarıydı.
Yüzümdeki afallamayı sildim ve "Benim korunmaya ihtiyacım yok ki be-"lafımı kesti ve bağırarak "Başına namlunun soğukluğu değince neye ihtiyacın olduğunu anlarsın"dedi.
Akın deli gibi Savaş'a sakin olmasını söylerken Savaş sıkılmış olacak ki daha önce duymadığım bir küfürü dile getirip yerdeki telefonu aldı ve duvara fırlattı.O kadar sinirliydi ki sanki kendini zor tutuyor gibi.Bana döndü ve "Ne sandın ki sen?Akını arayacaksın ve oda seni kurtaracak mı?"Elbette ki böyle bir şey düşünmemiştim çünkü beni Savaşa bırakan kişi de Akındı.

Aklıma gelen düşünce ile onun sorduğu soruya ters düşen kelimeleri sarfettim.Yüzümde sanki çok büyük bir şey keşfetmiş gibi bir ifade oluşmasına mani olmadan "Sen bilerek yaptın.Telefonu bilerek ortalığa koydun, şif-"sözümü kesti ve "Aptalsın!Sen böyle yapmaya devam et, değil Akın kim gelirse gelsin seni benden alamaz."dedi.Durulan göz yaşlarım yeniden akmaya başladığında titreyen sesimi umursamadan "Ne istiyorsun ki benden?"dedim.Kendimi ne kadar güçlü tutmaya çalışsam da karşımdaki adam o kadar netti ki kendimi toplayamıyordum.Bir sözüyle bütün umutlarımı bitirebiliyordu. Bana doğru bir adım attı ve gözlerimin içine derin bir şekilde bakıp "Beni asla hafife alma yoksa hayal kırıklığına uğrarsın"dedi.Arkasını dönüp gidecekken kolunu tuttum ve bedenimdeki gücün son demlerine gelirken"Hiç bir şeyin açıklamasını yapmıyorsun ki bana"diye hayıflandım.Kolunu sert bir şekilde çekti ve "Öğrenmeyeceksin!"dedi ardından acırcasına bakıp odadan çıktı.

❄️

Selam!🦋
Kitapla ilgili anket ve spoilere (hayalperestbirisi_00) Instagram hesabından ulaşabilirsiniz..💫

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin