❄️24.Bölüm❄️

10.6K 778 351
                                    

❄️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

Saatlerdir yolda olmamıza rağmen tek kelime konuşmamıştık. Savaşın siniri yeni yeni geçmeye başlarken tam olarak neye sinirlendiğini anlayamamıştım. Bakışlarım dönüp dolaşıp Savaş'ın eline kayarken yanağımın iç tarafını ısırıyordum. Dağılmış saçlarımı elimin tersiyle arkaya doğru ittim ve ağlamaktan acıyan gözlerimi ovuşturdum. İçimde tüm bu yaşananlara rağmen sabahtan beri eksik olan huzur dolmuştu. Savaş'ın bana güvenmesi miydi beni böyle rahatlatan yoksa o evden uzaklaşmak mı? Bunu tam olarak çözemezken sırtımı kapıya yasladım ve başımı cama koydum.

Hava iyice kararmıştı. Altımızda kayıp giden yol bitmek bilmiyordu. Ay ışığı yüzümüzde parlarken dağlık yollara çıkmaya başladığımızı farkettim. Işıklandırmalar bir bir biterken ağaçlar bize eşlik etmeye başlamıştı. Gözlerini bile kırpmadan yola bakarken yoldan bakışlarını ayırmadan telefonu fırlattığı yerden aldı. Bakışları bir an için telefona kaydı sonra tekrardan yola çevirdi. Bir süre sonra telefonu kulağına götürdü. Bir iki çalıştan sonra telefon açıldı ve Savaş karşı tarafın bir şey söylemesine izin vermeden "Geliyoruz" diye bilgilendirdi. Karşı taraf onaylayan mırıltılar çıkarttıktan sonra Savaş telefonu kapatıp tekrardan eski yerine koydu.

Bir süre sonra derin sessizliği telefonun sesi doldurunca bakışlarımı telefonun ekranına kaydırdım. Arayan ismi görünce kalbim göğüs kafesimi dövmeye başlamıştı. Savaşta telefona bakarken bakışlarını bana doğru çevirdi. Bendeki değişiklik hoşuna gitmemiş olacak ki kaşlarını çattı. Telefonu eline alıp kulağına yasladı. Akın her ne dediyse Savaş'ın omuzları gerildi ve direksiyonu kavrayan parmak boğumları beyazladı. Ona dikkatlice bakarken "Bunları sonra konuşalım" dedi. Akın beni sormuş olacak ki bakışları beni buldu. Bakışlarımı ondan kaçırıp cama yasladım. Derin bir nefes alıp "Sayılır" dedi. Akın uzun süre bir şeyler söylerken Savaş sinirle "Kapa çeneni" diyince Akın bir kaç kelime daha söyleyip sustu. Savaşın sinirli yüzü eski haline gelince "Kapatıyorum kardeşim" dedi. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken aralarının bu kadar iyi olduğunu düşünmemiştim. Asıl aklıma takılan şey, bir saniye önce birbirlerine kötü şeyler konuştuktan sonra nasıl bir daha bu kadar yakın olduklarıydı. İşte aralarındaki yakınlıkta sanırım burada başlıyordu.

Telefonu eski yerine koyduktan sonra Savaş'a hiçbir şey demeden başımı yola doğru çevirdim. Gözlerimin üzerindeki ağırlık ile gözlerimi açık tutmaya çalışırken Savaş'a "Ne kadar var?" Diye sordum. Ona nereye gideceğimizi sormamıştım. Sormak istememiştim. Savaş'ın bakışları bana kayınca "Bir saate yakın daha yolumuz var" dedi. Başımı tekrardan yola çevirirken Savaş'ın sesiyle tekrardan ona doğru döndüm. "Uyu istersen gelince ben seni uyandırırım" ona onaylarcasına başımı salladım ve kollarımı etrafıma sarıp kapşonu başıma geçirdim. Savaş ilk zamanlar böyle yaptığımda üşüdüğümü veya hasta olduğumu düşünürken şimdi hiçbir şey demeden sürmeye devam ediyordu. Aslında bu hoşuma gitmişti. Zira uykum varken kimseye açıklama yapabilecek güce sahip olmuyordum. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken Savaş'ın kapıları kilitlediğini hissettim.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin