❄️44.Bölüm❄️

7.4K 506 437
                                    

❄️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

Saatler birbirini kovalarken gözlerim uykusuzluktan kapanmak üzereydi. Aklımda kol gezen anılar bütün gece çıkmaz sokağım olmayı başarırken üzerimde sabaha sağlam çıkabilmemin verdiği rahatlık vardı. Savaş'ın bütün gece gelmemiş olması bir mum kadar cılız yanan ruhumun sönmesinde en büyük etkenken aklıma sebepsizce Ayda denen kız geliyordu. Savaş 'a karşı beslediğim kırgınlık her bir düşüncemde ruhuma prangalarını bağlasa da kendime engel olamıyordum.

Güneş yeni doğmaya başlarken üzerime doğru gönderdiği sıcak ışınlar saatler sonra iyi hissetmemi sağlayan tek şeydi. Boğazımda ufak bir ağrı hissederken elim istemsizce boğazıma götürdüğümde hafifçe öksürdüm. Bu gün ne yapacağımı bilmiyordum. Birinin beni bulmasını beklemekle yolu bulmak arasında kalmıştım. Eğer bir gece daha ormanda kalırsam bir sonraki güne sağlam çıkamayacağımı biliyordum.

"Esin!" Saniyeler sonra uzaklardan duyduğum Akın'ın sesiyle yerimden hızlıca kalktım ve kısılan sesimle bağırdım."Akın!" Boğazımda ki acı konuşmam için engel olurken çıplak ayaklarımı umursamadan sesin geldiği yöne doğru koştum. Şuan o kadar mutluydum ki fiziksel olarak yorgunluğumu hiçe sayabiliyordum.

Savaş da gelmiş olmalıydı. Gelmemiş olamazdı değil mi? İçimde büyük bir umut oluşurken bedenime yapışan kıyafetleri umursamadan daha hızlı koştum. Kalbim göğüs kafesimi delmek ister gibi atarken Akın'ın bağırış sesleri daha yakından geliyordu. En sonunda ağaçların arasından bedenini görünce bedenimdeki gücü toplayarak "Akın!" Diye bağırdım. Bakışlarım Akın 'ın yanında Savaş'ı ararken onun burada tek olduğunu görmem ile gözlerimde hafif bir yanma hissettim.

Bedenini ani bir şekilde bana çevirdiğinde bakışları özlemle gözlerimde asılı kaldı. Boğazımda büyük bir yumru oluştuğunda onu bu sefer görmezden gelemedim. Göz yaşlarım yanaklarımı tekrardan ıslatmaya başlarken Akın bana doğru koşmaya başladı. Attığı her adımda gece boyu uyumamış olduğunun kanıtı olan morluklar varken ıslak kıyafetleri onunda bedenine yapışmıştı. Aklımda kendime ihanet edebileceğim tek soru vardı. 'O bütün gece beni ararken Savaş neredeydi?'

Bana yaklaştıkça adımlarını yavaşlattı ve hiç düşünmeden beni kollarının arasına aldı. Kollarımı kaldırıp beline dolamaya bile mecalim yokken kulağımda söylediği sözleri beynim idrak etmiyordu. Aklımdaki soru bütün hücrelerime yayılmış ve bütün algılarımı kapatmıştı. Beni göğüsünden ayırıp yüzümü avuçları arasına aldığında "İyi misin?" Diye sordu. Bakışlarım donuk bir şekilde yüzünde gezinirken ruhumdaki yıkıklığı gizlemeden ona baktım.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin