❄️64.Bölüm❄️

7.1K 509 468
                                    

❄

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ortamda ki sakin sessizliğin anlamı benim için karma karışık bir renk cümbüşünden başka bir şey ifade etmezken neden böyle bir şeyi düşündüğümü çözememiştim. Parçalara ayrılmış ruhum toparlanmayı beklerken gelen sertçe camın kapanma sesiyle sıçradım. Savaş bütün heybetiyle bana doğru ilerlerken önümde durduğunda kalbim delice atmaya başlamıştı.

Üzerime doğru eğilirken bacaklarımın etrafına doladığım kollarımı umursamadan beni koltuk altlarımdan tutarak kaldırdı. Yüzünde bir karara varmış ifade oluşurken bakışları her bir göz yaşımda asılı kaldı.

Ellerini üzerimden çektiğinde ciddi ifadesinden ödün vermeden "Bir daha o Akın itinin yanında dahi durmayacaksın" dedi. Bu kadar mıydı? İma ettiği bütün hakaretler bu cümle ile son mu buluyordu? Ona hiç bir tepki vermeden bakarken devam etti. "Bende senden başka kimseye inanıp güvenmeyeceğim"

İçimde kırılan parçalar yerine otururken elinin birini akmakta olan göz yaşımın üstüne koydu ve devam etti. "Konu bize geldiğinde ise hiç bir çakala malzeme vermeyeceğiz" Biz mi demişti o? Yine bir kelimesi ile her şeyi unutturacak kadar büyülemişti beni. Belki bu bir aptallıktı fakat ben onun için aptal olmaya bile razı olmak istiyordum.

Yanağımda baş parmağı daireler çizdirirken öfkesine inat yumuşak bir sesle "Anlaştık mı?" Diye sordu. Ona hiç bir cevap veremezken öbür elini de yanağıma koydu ve soru dolu bir mırıltı yöneltti. "Hı?"

İçimde olmazlar vardı. Kırılan parçalar tekrar birleşmek için uğraşırken kendimi değersiz biri gibi Savaş tarafından hissettirilmek canımı yakmıştı. Gözümden ardarda sessiz yaşlar akarken içimde ki duyguları ona anlatamayacağım için "Hı..hı" diye mırıldandım. O da anlamadı zaten..

Başını bir şeyi kararlaştırmışça sallarken beni bıraktı ve odadan çıktı. İçimde az da olsa öfke oluşurken odanın ucuna doğru ilerledim ve koltuğa oturup ayaklarımı camın pervazına doğru uzattım. Güneş iyice batmış ve akşam olmuştu. Başımı koltuğun sırt kısmına yasladığımda gözlerimden akan yaşlar yeni dinmeye baslamıştı.

Saniyeler sonra beklemediğim bir şekilde kapı açıldığında kimin geldiğini merak etsem de bakmadım. Canım yanıyordu. Akından böyle bir şeyi kesinlikle beklemezdim. O benim her zaman en yakınım olmuştu. İyiliğimi istemiş ve kötü şeylerden elinden geldiğince beni uzak tutmaya çalışmıştı.

Koltuğa doğru yaklaşan ayak seslerini yakından duymaya başladığımda derin bir nefes aldım ve bozuntuya vermedim. Ayak sesleri kısa bir süre sonra durup yanımda çöküntü hissettiğimde Savaş'ın geldiğini anlamıştım. Ayaklarımı anca indirmeyi akıl ettiğimde bağdaş kurdum ve boğucu sessizliği dinlemeye başladım.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin