❄️30.Bölüm❄️

9.7K 702 432
                                    

❄️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

Artık beni yetiştiren dayının istediği gibi bir kız olacaktım. Yandığım kadar yakıp, üzüldüğüm kadar üzüp, sevildiğim kadar ise sevecektim. Fakat hiç bir şeyi karşılıksız bırakmayacaktım. Sevgiyi de nefreti de.. Dayı, ailem vefat etmeden önce sık sık babamla görüşen evimize gidip gelen biriydi. Ailem vefat edince ise en büyük destekçim olmuştum. Kimsemin olmadığını düşündüğüm zamanlarda o hep yanımdaydı. Sadece ben etrafımdaki kişileri göremeyecek kadar kördüm. Dayı yaşlı olmasına rağmen fazlasıyla dinç ve sosyal yaşamında aktif bir insandı. Hiç bir zaman evlenmemiş fakat kendine bir sürü manevi evlat edinmişti. Bende onlardan biriydim.

Ben on beş, on altı yaşlarımdayken beni kendi korumasına almak istediğinde ona büyük bir tepki göstererek karşı çıkmıştım. Fakat hayatımda yaşadığım zorluklarla beraber duvarlarımı indirip ona 'Beni koruma, bana kendimi korumayı öğret' dediğimde bana ilk sözü 'Eğer bir gün duvarlarını ezersen kendini asla affetme' olmuştu. Fakat ben duvarlarımdan önce onu ezmiştim. O gün beni kendi işlettiği spor salonuna götürmüş ve orada spor yapan insanları seyrettirmişti. Yarım saatin sonunda bana doğru dönüp kol kaslarıma hafif bir şekilde dokunarak 'Güç burda değildir kızım,' diğer elinin işaret parmağı ile başımı gösterip 'Güç oradadır' demişti.

Tabi o zamanlar bunların hepsi bana boş gelirken sadece onu dinlemekle yetiniyordum. Beni sık sık o spor salonuna getirirken bir zaman sonra spora başlamıştım. Artık o beni getirmiyordu. Ben geliyordum. Dayı bana bir çok şey öğretmiş, her ne kadar onun söylediklerine kulak asmasam da psikolojik olarak alışmıştım. Bir gün spor salonuna geldiğimde beni uzaktan izlemek yerine yanıma gelmiş ve gözlemlemişti. Spor yaptıktan sonra onun gözlerinin içine bakarak bu gün ki performansımı sorar gibi baktığımda bana soğuk bir şekilde bakıp kolumdan tutarak kendi ofisine götürmüştü.

Onun bana karşı olan ilk sert tutumu beni üzse de aynen onun dediği gibi yapıp güçlü durmuştum. Ofisine geldiğiğimizde beni ofisin ortasına doğru sürükleyip orada ayakta beklettiğinde ona karşı çıkmadan yapacaklarını izliyordum. Masanın arkasına geçip çekmeceden eline bir makas almıştı. Ona korkan gözlerle bakarken bana katran bağlamış kalbinin acımasızlığıyla bakıyordu. Yanıma gelip beni dizlerimin üstüne çömelmemi sağladığında parmaklarını saçlarımın acımasını umursamdan saçlarıma geçirmiş ve kumral saçlarımın sarıya çalan uçlarının hepsini kesmişti.

O gün aynaya baktığımda anneme benzediğini düşündüğüm saçlarım yok olmuştu. O gün küçük esin büyümüş fakat bedeni küçük kalmıştı. Buz gibi bir soğuklukla saçlarımı parmaklarının arasından geçirip aşağı doğru çekmişti. Kulağıma fısıldadığı sözcükler ise ona olan bütün bağlılığımı koparmıştı. "Her zaman daha fazlasını yapacaksın. Artık büyüdün. Annesinin minik esini annesi öldüğü gün öldü! Anlıyormusun öldü?!"

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin