❄️28.Bölüm❄️

10.3K 693 392
                                    

❄️

Evdeki tıkırtılar ve iki adamın fısıldaşma sesi beynimin içinde dönmeye başlayınca gözlerim hafifçe aralandı. Bakış alanıma saçlarımdan başka bir şey girmemişti. Seslerin tanıdıklığıyla gözlerimi kapattım ve seline sarıldım. Zira burada geceleri fazlasıyla soğuk olabiliyormuş. Selin ise bacaklarıma öyle bir sarılmıştı ki neredeyse kan akışım duracaktı. Üşüdüğü her halinden belliydi. T-shirt 'ümün açıkta bıraktığı karnım buz kesmişken biraz daha kendimi iki büklüm bir hale sokup uyumaya çalıştım.

Fısıltılar her an biraz daha net gelirken sesin sahibi olan ikili fısıltı ile konuşmayı bırakmış ve normal denilmeyecek kadar sesli konuşuyordu. Uykumun bölünmesinden dolayı yüzümü buruşturdum ve gözlerimi tekrardan araladım. Dışarıdan yüzümün görünmediğine emindim. Saçlarımın arasından bakmaya çalıştığımda televizyonun ışınları bakış alanıma girdi. Gözlerim rahatsız olduğu için yüzümü buruşturup tekrardan gözlerimi  kapattım.

Alaz "Abi kaçmış herhalde" dediğinde bedenimi sinir dalgası ele geçirdi. Ne yani koltuğa bakmak bu kadar zor muydu Tanrı aşkına? Sırf Alaz'ın inadına sesimi çıkartmadım. Yani birazda Savaş'ın vereceği tepkiyi merak ettiğimden.. Savaş bir cevap vermek yerine "Lobelya" dediğinde içindeki endişe ve sinir harflere yansımıştı. Bu adam bana hiç güvenmiyor muydu gerçektende? Ona gitmeyeceğimi söylemiştim. O ise koltuğa bakmak yerine günah keçisini ayarlamıştı bile..

Savaşı'ın sıkıntılı nefes sesi bütün odayı doldurduğunda birden ışıklar açıldı. Koşmaya benzer birkaç ayak sesinden sonra kapalı gözlerimin önüne bir gölge düştü. Şuan Savaş'ın numara yaptığımı anlamaması için Selini serbest bırakıp arkamı döndüm. Selin rahatsız olmuş olacak ki o da bana sarılmaya bir son verdi. Selin'in bacaklarını çekmesiyle ensemde bir nefes hissettim. Savaş yanıma doğru eğilmiş olmalıydı. Bedenim kasılırken dışarıdan belli etmemeye çalıştım. T-shirt 'ün açıkta bıraktığı belimi Savaş'ın parmakları bulunca az önce buz kesen yerlerin şimdi yakıcı bir hisle kavrulduğunu hissettim.

Savaş rahatladığını belli eden bir nefesi ciğerlerinden saldı ve diğer elini saçlarıma götürdü. Bu sırada Alaz'ın Selini yukarıya taşıdığının belirtisi olan ayak sesleri geldi. İçimde Savaş'a karşı biraz kızgınlık birazda burukluk varken bana böyle yakın olması pek hoşuma gitmiyordu. Parmakları yüzümdeki saçları çekti ve bedenimi, nazik bir o kadar da kırmaktan korktuğu bir nesne gibi kendine çevirdi. İçimden kendime sövgülerimi yollarken şuan yakalanmamın an meselesi olması kalbimin hızlıca atmasına sebep oluyordu.

"Buradasın" Bunu daha çok kendine anlatmak ister gibi mırıldanmıştı. Savaş'ın rahatlamış sesi ve sıcak nefesi içimi dağlarken tepkisiz kalabilmek için kendimi sıktım. Karnımdaki ellerini hissetmemeye başlayınca ellerimi karnıma doğru indirmemle Savaş'ın elinin üzerine koymam bir oldu. Tanrı aşkına bu adam ne yapıyordu bana böyle ? Dokunduğu her bir hücrem alev alıp kendini ölüme terk ederken ben ne yapıyordum?

Gülme sesine benzer bir nefes sesi geldiğinde üzerime doğru eğildiğini hissettim. Saçlarımın üstüne ufak bir öpücük bıraktıktan sonra derince bir nefesi ciğerlerine çekti. Sanki aldığı nefesi her hücresine saklamak ister gibi içinde tuttuktan sonra yavaşça geri bıraktı. Neredeydi buzdan duvarları arkasından bana bakan kral? Neredeydi o soğuk bakışlar? Onun soğuk bakışları bile içimde büyük yangınlar çıkartmayı başarırken o da benim gibi hissediyor muydu? Bakışları her ne kadar dokunuşlarıyla tezat düşsede dokunduğu yerde bir kıvılcım bırakmayı başarıyordu.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin