❄️46.Bölüm❄️

8.1K 533 421
                                    

Koşar adımlarla eve girdiğimde Selin hemen yanıma geldi ve hissettiği merak sesinden belli olurken "Önemli bir şey yok değil mi?" Diye sordu. Ona yüzümdeki kocaman sırıtışla bakarken kollarına tutundum ve sevinçten hafifçe zıplayarak "Belki de bu gün her şeyi öğreneceğiz!" dedim. Yüzünde kocaman bir sırıtış olduğunda gözlerini kocaman açtı ve oda benimle aynı heyecanı paylaşarak boynuma sarıldı.

Kahkahalar eşliğinde birbirimizden ayrıldığımızda yere doğru eğildim ve spor ayakkabılarımı ayaklarıma geçirdim. Tam yerden doğrulacakken Selin anaç bir tavırla "Ceketin nerede? Üşürsün" diye sordu. Hızlıca doğrulup ona baktığımda "Arabada" diye cevap verdim ve o yumuşacık yanaklarına öpücükler kondurarak evden çıktım.

Siyah Camaro 'nun yanına geldiğimde hızlıca arkaya oturdum. Gecenin soğuğunun bedenimi sarmasına izin vermeyerek arkadan öne doğru hafifçe uzandım ve Savaş'ın kucağında ki ceketimi alıp üzerime giydim. Araba bindiğim andan itibaren yolu ağlatarak evden uzaklaştığında şuan ev gözükmüyordu bile.

Şoför koltuğu ile yolcu koltuğunun arasına doğru bedenimi kaydırırken koltukların baş uçlarından tutunarak destek alıyordum. Gözlerim merakla her bir yerde fırıl fırıl dönerken ayndan saçlarımın berbat halini görmem ile onları açtım ve saçlarımı yüksek bir at kuyruğu yaptım. Aklıma Akın'ın bana sorduğu 'Hiç izlendiğini hissettin mi?' deyişi gelirken şuan zamanı olmadığını düşündüğümden dolayı bu konuyu hemen aklımdan def ettim.

Savaş arabayı on dakika geçmeden ormanlık bir yolda durdurduğunda kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Çünkü burada ağaçlardan başka bir şey yoktu. Oturduğu koltukta bedenini bana doğru çevirdi ve derin bir nefes aldıktan sonra keskin bir dille konuşmaya başladı. "Gideceğimiz yer dayının mekanı. Seni bulduğum gün senin odanda gördüklerimizin hesabını görmeye gidiyoruz. Fakat hepsinden önce başta onları hazırlayan kişiyi bulmalıyız. Bunun için sana ihtiyacımız var."

Yüzü her saniye gerilirken durmasını fırsat bilerek "Ben ne yapabilirim ki?" Diye sordum. Onları hazırlayan kişi belki de kilit nokta olabilirdi. Eğer peşine düştüğümüz kişi bunları hazırlayan bir maşa olsaydı Savaş asla peşine düşmezdi. Direk sonuç odaklı bulmaya çalışırdı. Kaşları her saniye çatılırken Akınla kısa bir şekilde bakıştılar ve tekrar bana dönerek "Seni mekanın uzağında bir yere bırakacaklar. Sende kendi başına mekana gireceksin." Dedi. Biraz bekledikten sonra " Sen içerideyken biz de Akınla kimseye görünmeden içeri girip o adamın gelmesini bekleyeceğiz." Diye lafını tamamladı.

Zihnim bazı şeyleri kabul etmek istemese de Savaş'ın beni bir yem gibi ortaya bırakması kalbime ağır balyoz darbeleri indiriyordu. Kusursuz kral, kusursuzluğunu korumak için 'Lobelia' 'sını dahi avının önüne atmaktan çekinmiyordu. Yüzümde güçlü bir ifade oluştuğunda bu savaşta bu sefer tek başıma olduğumu biliyordum. Bu plana Akın'ın sesini çıkartmaması ise bunu onaylıyordu.

Dudaklarım bilmiş bir şekilde kıvrılırken "O adamın geleceğinden nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Diye sordum. Yüzümdeki ifadenin aynısı Savaş'ın yüzünde can bulduğunda "O nasıl senin kaçtığın gün oraya gideceğinden emin olup oraları hazırladıysa illaki mekanın çevresine bir kaç adamını bırakmıştır. Onlar seni av gibi görürken bu gece avlanacaklar. Sen sadece mekana gir ve olacakları izle.." dedi.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin