❄️40.Bölüm❄️

8.7K 586 518
                                    

Sessizlik beni her an soktuğu çıkmaz kuyuda biraz daha boğarken ruhumdaki huzursuzlukla yatakta rahatsızca kıpırdandım. Kalbim bedenime bir yük gibi gelmeye başladığında yattığım yerden hafifçe doğruldum ve Savaş'ın yanına doğru yavaşça gelip bağdaş kurdum.

Bakışlarımı ondan ayırmazken dirseklerini dizlerine koydu ve bakışlarını boşluğa çevirdi. Elini dizinden yavaş bir şekilde kaldırdıktan sonra omuzlarını dikleştirdi ve saçlarını karıştırdı. Her geçen saniye daha da kasılan omuzları beni iyice tedirgin ederken daha fazla bekleyememiş olacak ki telefonu komidinden aldı ve elinde seri bir şekilde çevirerek numarayı çevirdi.

Telefon sinyal sesleri ruhuma bir diken gibi batarken oturuşumu dikleştirdim ve Savaş'a doğru yaklaştım. Bakışlarını kısa bir an bana çevirdikten sonra tekrar önüne döndüğünde ağzından ufak bir küfür savurdu. Kalbim uyuşmaya başladığında bedenim boşluktaymış hissine kapıldı. Zihnim bana ufak oyunlar oynarken her bir hücrem bu ufak oyunların kurbanı oluyordu.

Sinyaller yavaşlarken eş zamanlı olarak aldığım keskin soluklar hızlanmış ve kesikleşmişti. Telefonun sesi kesildiğinde Savaş telefonu ortamıza bıraktı ve bana tepkisiz gözlerle baktı. Gözlerimdeki yıkıklığı ondan gizlemeden bakarken yataktan bacaklarımı sallandırdım. Aklıma gelen kötü sahneler midemin çalkalanmasına sebep olunca ağzımda sebepsizce metalik bir tat oluştu. Savaş 'ın sessizliğini koruması beni daha çok gererken uykusuzluktan ve yorgunluktan kısılan gözlerimde hissettiğim yanma hissi ile ellerimle gözlerimi ovuşturdum.

"Biraz dinlen istersen" Savaş'ın şefkat dolu sesi ile bakışlarımı ona çevirdiğimde sessiz kalmayı tercih ettim. Gözlerim uykusuzlukla kapansa bile kesinlikle uyuyabileceğimi düşünmüyordum. Kaşlarını hafif bir şekilde sorarcasına kaldırdığında tekrardan sessiz kaldım. Sıkıntılı bir nefes alıp elini kibar bir şekilde sırtıma koyduğunda beni yatağa doğru çekeceği sırada ona engel oldum ve kısılan sesimle "Uykum yok" dedim. Gözlerini görmemi umursamadan devirdiğinde sırtımdaki elini tekrardan harekete geçirdi ve beni dizlerine doğru yatırdı. Bu hamlesini beklemediğimden dolayı ona karşı çıkamamıştım. Sesim iyice sersemlerken "Uyumayacağım" diye tekrarladım.

Başım dizlerinde emanet bir şekilde yatarken bir elini başımın altından diğerini ise karnımdan geçirip beni bedenine yakınlaştırdı. Saçlarım bedenimin altındayken elini enseme destekleyerek nazikçe başımı kaldırdı ve saçlarımı kucağına serdi. Saçlarımın arasına daldırdığı parmakları ile gözlerim kapanırken uykumun gelmesi hoşuma gitmediğinden dolayı sırt üstü yattım ve saçlarımda ki elini tutarak onu durdurdum. Sesli bir nefes alıp elini anlımla saçlarım arasındaki boşluğa koyunca bir kez daha tekrarladım. "Uykumun gelmesini istemiyorum"

Yüzünde sıcak ve samimi bir ifade oluşunca parmaklarımda hafif bir sızı hissettim. Sabah uyandığımda bu ifadeyi görememek kalbimdeki ağırlıklarla bir yenisini ekleyince parmaklarımı avuç içlerime bastırdım. Karnımdaki elini tutup ona arkamı dönerken elini kollarımın arasına aldım ve beklemeye başladım.

Uzun süre sonra gözlerim kapanmak üzereyken Savaş'a mayışmış ses tonumla "Bir daha mı arasan?" Diye sordum. Beni sessizlikle karşılayıp telefonu eline aldığında bedenimi ona doğru yan döndürerek beklemeye başladım. Telefonun sinyal sesleri sonlara doğru gelirken tam ümidimi keseceğim sırada telefon açıldı ve arkadan sersem bir sesle Akın 'ın sesi duyuldu. "Önemli bir şey mi oldu abi?" İçimdeki huzursuzluk bir anda yok olurken hissettiğim uyku sersemliğinden kurtuldum. Rahat bir soluğu ciğerlerime gönderirken Savaş öfkeli bir soluğu ciğerlerine çekti ve "Ulan it herif, ne öyle çekip gidiyorsun?" Dedi. Ona kaşlarımı çatarak bakarken bu kadar fazla tepki vermesine şaşırmıştım. Oysa fazlaca rahat gözüküyordu.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin