13- Ç&G Palyaço

2.8K 263 197
                                    


°°°

Seelaamm :)


Buyursunlar :)

[□■□■□]

●●●

Gökçe gittikten sonra, akşama kadar gelip gidenlerle oyalandım. Haklarında kendimce fikirler yürüttüm, senaryolar kurdum. Bazılarından hoşlandım, bazılarına gıcık oldum...

Önceden bir banka oturup, önümüzden geçenlere uyguladığım sistemi, şimdi elimin altındaki müşteriler üzerinde deniyordum yani anlayacağınız.

●●●

Bu arada Nazan abladan, Oğuzhan'ın bir süre yani birkaç ay yurt dışına babasının yanına gideceğini, bu yüzden beni işe aldıklarını öğrendim. Pasaport, vize gibi ıvır zıvırlarla uğraştığından ortalarda göremiyormuşuz demek ki şehzademizi...

Bu çocuğa da gıcık falan değilim aslında ama hakkında düşünürken neden itici birisiymiş gibi davranıyorum inanın hiç bilmiyorum hee. Kanım ısınmadıysa demek? Neden.? Çünkü Gökçe bir anda dikkatimi ve ilgimi çekti bakın. Ama Oğuzcan'da bu olmadı. O zaman sorun bende değil ve bence bütün sebep bu. Yoksa çocuğun bana yaptığı bi'şey yok aslında. Hatta kimseye yaptığı bi'şey yok. Ki bunu gördüm de gıcık oldum desem, öyle değil yani.

Neyse ne artık... Bi'kaç güne gidecekmiş zaten. Ayrıca nereye giderse gitsin di mi? 22 yaşında adam, banane! Nazan ablanın ayrılmış olduğunun ve Oğuzcan'ın 22 yaşında olmasının verdiği bilgi kirliliğini de nereme sokacaksam artık.

Kısacası, öğrendiğim yeni bilgilerin yararlı olan kısımlarının özetini çıkaracak olursak; birkaç güne kadar koca pastanede bir ben bir de Nazan abla kalacağız. Bende ciddi ciddi işi öğrenmeye başladığım için, aslında bi mahsur da göremiyorum ortada. Gidebilir yani, izin veriyorum.

●●●

Saat 9 olduğunda, Nazan ablayla vedalaşıp çıktım pastaneden. Tam eve doğru yeni yol almıştım ki, yanımda kornaya acımasızca basan araba yüzünden yerimden zıpladım.

Zıpladım derken, öyle çok yükseklere uçtuğumu falan düşünmeyin hee... Yerle aynı seviyede olduğumdan, küçük, küçücük bir havaya kalkıştı benimkisi. Böyle yukarı doğru bedenimin yaptığı bir serzeniş sadece. Minnak bir sıçrama o kadar.

Öfkeyle arabaya saldırmak için döndüğümde gördüğüm kişi, ağzımdan çıkan küfürlerin vazgeçilmez sahibiydi elbette.

Ben yine Fırat'ın geleceğini unutmuştum ve sağ olsun kendileri ayaklarımı yerden kesmek suretiyle hatırlatmıştı bunu bana az önce. Şerefsiz işte n'olcak?

Arabaya binerken, fazlaca küfürlerimi sıralayıp, az biraz sakinleştikten sonra, halimden oldukça keyif aldığını gördüğüm Fırat'a, sesimi normal tonuna düşürerek konuştum bu kez. "Oğlum bi'gün ya senin yüzünden öleceğim ya da senin elinde öleceğim demedi deme bak."

"Ölmezsin acı patlıcanım benim, ölmezsin merak etme. Senin ayarını biliyorum ben."

"Acı patlıcan mı? Iııyykk... Atasözünü kendine espri malzemesi yapman nakadanda iticiii, biliyon dee mi?"

"Ananı ara ananı.", dedi esprisinin üzerine yaptığım yoruma cevap vermemek için. "Geleceğimi unuttuğuna göre, Hatice teyzeye söylemeyi de unuttun sen kesin. Haber ver kadına."

YER GÖK bir olsa / GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin