97- Ç&G SMUT ...o zaman

8.9K 313 612
                                    


°°°

Selaam :)

Vaavv!
3800 kelime ha.?
Bu bir rekor.!

Smut isteyenlere bayram zamanı. :)

'Utandım!' diye bölümü yorumsuz bırakırsanız,
yarın finali yüklemeyip bekletirim söyleyim!

Hadi bakalım,
BUYURSUNLAR ;)

[□■□■□]

●●●

"Beni deli ediyorsun Çisem. Doğru düşünmemi engelliyorsun."

Bir kez daha talepte bulunan bir cümleyle geçtim karşısına bu kez. "Düşünme o zaman. Sadece sev beni..."

●●●

Gözlerimin içine, gözlerinin taa içinden şiirler okur gibi bakan sevgilim, sadece bununla yetinmeyip, bunu aynı zamanda da dillendirdi ve sonradan Nilgün Marmara'ya ait olduğunu öğrendiğim o şiiri okudu beni bir kez daha öpmek için uzanmadan önce.

"Ve akşam...
Yoksul anıları aydınlatırken,
ansızın sesine vurulan kör bir kemancı kadar
ince ve dokunaklı olan bu akşam...
Başka kıyılarda güneşlenen bir alacakaranlık olsam da,
savruk yılların soldurduğu bedenime dokun.
Sesini bağışla bana,
dağılan hayatıma bu akşamı bağışla...",
dedi ve ben onun sesinin büyüsünde kaybolurken kendine çekti beni.

Bir süre sonra, benden kendisini zorla da olsa ayırıp, "Dudaklarının dokusunu çok beğeniyorum.", dedi Gökçe. "Dudakların böyleyse....", dedikten sonra susturdu kendini.

Son bir kaç seferdir Gökçe'nin kendisini kontrol altına alma çabalarını bariz bir şekilde farkedebiliyordum. Ama artık bunu yapmasını gerçekten istemiyordum. istediğim bi'şey varsa, o da Gökçe'nin ta kendisiydi her şeyiyle birlikte.

O söylemese de ben o cümlenin devamını biliyordum... Tam da bu yüzden zonklamam daha da artarak, daha çok belli etti kendini. Ilık ılık bi'şeyler daha fazla akıp gitti içimden.

Parmak uçları yüzümde dolaştıkça, yine aklım değdiği yerlere kaydı gitti yüzüme çizdiği o yolla birlikte. Gökçe nereye dokunuyorsa, bütün farkındalığım oraya gidiyordu direkt. "Seni öyle seviyorum, öyle istiyorum ki...", dedi sonra parmak uçlarını dudağımın tam üstünde gezindirip, bakışları daha da koyulaşmışken.

O kadar güzeldi ki o an yaşadığım duygu, zaman etrafımızdan çok yavaş akıp geçiyor gibiydi ve benim o sırada gerçek anlamda daha da fazlasını istemem, gerçekten benim suçum değildi.!

"Sev o zaman...", dedim yeniden öpmek için yönelirken cümlem tam Gökçe'nin aralanmış dudaklarının üzerinde bittiğinde.

O an farkettim ki, büyük bir merakla başlayan bu ilişki, halâ merakla devam ediyor benim için. 'Bir sonraki sefer ne olacak acaba yine?' diye merakla yaşıyorum artık her seferinde Gökçe'yle ilişkimi ve bir sonraki sefer hep çok daha güzeliyle sonuçlanıyor...

AN İTİBARİYLE EKRANLARINIZA BAKILMADIĞINDAN
EMİN OLARAK OKUYUN !
Smut sevmeyen ve istemeyen
buradan sonrasını okumayıp,
bölümden direkt çıksın!

Gökçe, öpüşmemizin hararetiyle, boynumla yanağım arasında nazikçe tuttuğu elini, sanırım artık kendisini daha fazla engelleyemediğinden, yavaş yavaş aşağı doğru indirip, göğsümün üstüne getirdiğinde bir kez daha kesildi nefesim ilk öpüştüğümüz zamanlardaki gibi. Bu hamlesi öpüşürken nefes almayı unutturdu bana yine. Ciğerlerime oksijen yerine beni boğacak kadar arzu doldu eli göğsüme indiği an...

YER GÖK bir olsa / GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin