27- Ç&G Sıfat

2.8K 264 328
                                    


°°°

Selaamm :)

Biraz güldürecek birazda kafa karıştıracak uzun bir bölüm daha.

Buyursunlar efenim  :)

[□■□■□]

●●●

Mutfak kapısının önünde, pembe bornozuyla çıplak bir kız belirdi ve daha içeri giremeden beni görünce kapı eşiğinde öylece kalakaldı benim gibi...

●●●

Yüzümün aldığı şekilden olacak ki, Gökçe bana bakar bakmaz anında arkasını dönerek, benim bakakaldığım yöne çevirdi başını.

"Senin halâ burada ne işin var?", diye sordu doğrudan kapıdaki kıza.

Kız Gökçe'nin sorusuyla kendini toparladı ve yine de gözlerini benden ayırmadan, Gökçe'ye cevap verdi. "Plân iptal oldu. Ben de çıkmadım."

"Bana neden haber vermiyorsun o zaman?" Gökçe'nin sesinde sanırım kızmış bir ton vardı ama onu daha önce kızgın hiç görmediğim için çokta emin olamadım açıkçası.

Kız Gökçe'nin sesindeki tonu benden daha net anlamış olacak ki, karşılaştığımız andan itibaren ilk kez bana bakmayı bırakıp, Gökçe'ye döndü. "Misafirin olacağını bilmiyordum. Bilsem söylerdim herhalde. Asıl sen neden haber vermedin?"

Mutfaktaki varlığımı yeni hatırlamış gibi, dönüp bana baktıktan sonra tekrar kıza odaklandı Gökçe. "Gidip giyinir misin lütfen!"

Üstünde sadece bornoz olduğunu yeni farketmiş gibi eliyle bornozunun iki yakasından tutarak birbirine biraz daha yaklaştırıp, çıplaklığını birazcık daha kapattıktan hemen sonra gözden kayboldu kız.

Gökçe derin bir nefes vererek bedenini tamamen masaya çevirdi ve halâ ilk lokması ağzında takılı kalmış olan bana, "Tabağın soğumadan yesene. Soğuduğunda güzel olmuyor bu meret.", dedi çatalına bir parça daha alırken.

Az önce ne yaşandı öyle lan? Bu evin içinde fütursuzca dolaşan kız da kimin nesi böyle? Ağzımdaki lokmayı evirip çevirerek sonunda yuttum ve kısacık zamanda beynimin içinde dönen milyon tane senaryoya aldırış etmemeye çalışarak gerçeğini öğrenmek istedim dakikalar sonra.
"Bu kız kim?"

Gözlerini devirdi Gökçe. "Başımın belası."

"Nasıl yani? Sevgilin falan mı? Ama 'Sevgilim yok.' demiştin.?" Yoo... Öyle bi'şey söylemedi ki. Söyledi mi? Yok yav söylemedi. 'Layık bulamadım.' falan dedi hatta. Bu kadarını da hatırlıyorumdur artık yani. "Bir gecelik ilişkin mi yoksa?" Eğer öyleyse, bunu da anlarım. Hem neden olmasın ki? Maşallah, güzel ve sağlıklı birisi sonuçta di mi?

Güldü... Gerçekten güldü... Kahkaha atmadı belki ama içinde kahkaha sesleri olduğuna eminim şu an. "Hayır. Ne sevgilim ne de tek gecelik ilişkim."

"E o zaman kim yav söylesene."

"Yeliz."

Yeliz.? 'Yeliz' deyince tanıyacak mıyım yani ben şimdi bu kızı? 'Haa eveeet. Hani şu bizim Yeliiiz!' mi demem gerekiyor acaba? Ben sıfat soruyorum, o bana isim veriyor. Yelizse Yeliz kardeşim. Kim bu Yeliz onu söyle sen bana alla allaa...

"Yani bu Yeliz senin neyin oluyor? Sıfat söyle bana, sıfat."

"Ev arkadaşıyım.", diyerek giyinmiş olarak, normal kıyafetleriyle mutfağa girdi az önceki kız, Gökçe'den önce cevabı kendisi vermiş oldu bu sayede. Kocaman bir gülümsemeyle yanımıza kadar gelip, göz ucuyla Gökçe'yi piç bir sırıtışla yoklarken elini tokalaşmak için bana doğru uzattı, "Yeliz ben. Gökçe'nin dostu, aynı zamanda yıllanmış şarabı, yani yıllardır arkadaşı ve bir türlü vazgeçemediği nikotiniyim.", dedi içinde bulunduğu durumdan büyük bir keyif alarak.

YER GÖK bir olsa / GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin