Dipnot: Arkadaşlar karakter resimlerini nadir paylaşacağım. Ben karakter bilgilerini yazacağım. Sizler aklınızda canlandırdığınız resimleri karakterler yerine koyabilirsiniz. Tabi çok istek gelirse karakter resimleri ve bilgilerini de paylaşırım. Ek olarak kurgu bilgilerini hikaye gidişatında vereceğim. Merak etmeyin.
Güneşin ilk ışıklar odamın penceresinden gözlerime ulaştığında yavaş bir şekilde gözlerimi aralamıştım. Her hafta olduğu pazar günleri yine terler içerisinde kalarak yataktan kalkmıştım. Her haftanın pazar günü aynı kabusu görmekten gına gelmişti. Gördüğüm kabus hiç değişmiyordu.
Her cumartesi günü uykuya daldıktan sonra kendimi gecenin derin karanlığında gökyüzünde süzülürken buluyordum. Karşımda ise şiddetli şimşekler çakan bir fırtına ve fırtınanın merkezinde altın kanatlarını çırpan bir ejderha vardı. Ejderha sürekli bana doğru bakıyor ve kükrüyordu. Sanki bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Fakat ben daha bunlara anlam veremeden fırtınadan kopan bir şimşeğin vücuduma çarpması ile uyanıyordum.
Fakat bu sefer farklı bir şey vardı. Bu gece ilk defa ortamda bir ses yankılanmıştı. Ses sanki bana yönelik "Zamanı geldi." demişti. Yine de şu anda bunu düşünemeyecek kadar tembeldim. Bugün benim doğum günümdü. 18 yaşıma girmenin mutluluğunu yaşarken, neredeyse her hafta gördüğüm şu lanet kabus yüzünden günümü mahvetmeyi reddediyorum.
Bu yüzden hızlı bir duş alarak aynanın karşısına geçmiştim. Karnımda ki ve kollarım da kaslara hayranlıkla bakıyordum. Görüşüne göre son zamanlarda yaptığım antrenmanlar işe yaramış gibi gözüküyordu. Anlatmak gerekirse 1.85 boyum, altın sarısı gözlerim ve sarıya çalan kahverengi saçlarım vardı. Keskin yüz hatlarına sahip olmam sayesinde yakışıklı sayılabilecek bir yüzüm olduğunu düşünürdüm hep.
Aşağı da ki bardak ve tabak seslerini duyduğum için acele ederek üstümü gündelik kıyafetlerimi giyerek aşağıya inmiştim. İki katlı evimiz de annem ile birlikte yaşıyorduk. Babam ile daha önce hiç tanışmadım. Anneme göre ben doğduktan bir kaç ay sonra ölmüş. Bu yüzden aile olarak gördüğüm bir annem bir de ara sıra görüştüğüm annemin küçük kardeşi dayım vardı.
Aşağıya indikten sonra annemin yemek masasını hazırladığını görmüştüm. Annem gerçek anlamda çok güzel bir kadındı. Benim gibi sarıya çalan kahverengi saçları ve mavi gözleri ile orta yaşlarında bile aynı 20lerinde gibi gözüküyordu.
Bugün ise masada oturan adamı görünce yüzüme bir gülümseme oturmuştu. Gelen adamda aynı annem gibi kahverengi saçları ve mavi gözleri vardı. Hatta annemin erkek versiyonu gibiydi.
"Michael Dayı! Hangi rüzgar attı seni buraya."
Sözlerimden sonra bana doğru dönerek gülümseyen dayım, ayağa kalkarak beni kucaklamıştı.
"Biricik Klaus'umun 18. yaş günü. Tabi ki böyle önemli bir günde buraya geleceğim. Vay be... Görüşmeyeli neredeyse 2 yıl oluyor. Baya büyümüşsün. Baksana boyda beni bile geçmişsin kerata."
Dayımın sözlerinden sonra gerçekten de ondan ortalama beş santim daha uzun olduğumu fark etmiştim. Yine de buna gülümseyerek cevap vererek masaya oturmuştum.
"Avalon'da durumlar nasıl ? En son Yıldırım güçlerini geliştirmek istediğini söylemiştin. Bir gelişme yaşayabildin mi dayı ?"
Dayım ailemizde ki öz niteliği Yıldırım olan bir Yıldırım Büyücüsüydü. Fakat annem bu özelliği kendi ebeveynlerinden alamadığı için normal bir insan olarak doğmuştu. Bunun nedenini her zaman büyük babamın bir büyücü, büyük annemin ise normal bir insan olmasına bağlamıştı. Böyle bir karışımın çocuklarının her biri büyücü olamıyordu. Bu nedenle ara sıra dayımı kıskanmışımdır. Ailemiz bir büyücü ailesi olmasına rağmen büyük ihtimalle bende normal bir insan olarak doğmuştum. En azından şimdiye kadar büyü ile alakalı bir şey yaşamamam bunun kanıtıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klaus Maxwell ♕ Kayıp Varis
FantasyFarklı bir gerçeklikte, insanlık büyü yapabilenler ve yapamayanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı. İki sınıfın arasındaki farklılıklar yüzünden insanlar dünyada kalmaya devam ederken, büyücüler ise büyünün gerçek merkezi olan farklı bir boyutta, Avalon'd...