*İkinci kitabın yeni kurgusu yüzünden ilk kitabın finalinde değişiklik yapmaya karar verdim dostlar. Bunun bilincinde okumanızı tavsiye ederim.
[1 yıl sonra, Dünya]
"Beni kurtaramadın Nik..."
Karanlık... Zifiri karanlık. Kulağımda yankılanan bu ses... Cass, yeniden kabus mu görüyorum ? diye düşünürken, önümde aydınlanan parlamalar ile Göksel Dağ'ın manzarası yeniden canlanmıştı.
Karşımda ise önünde Cass'in diz çöktürdüğü Vermillion vardı. Pençesi hemen sevgilimin üstünde duruyordu.
"Kaybettin Mutlak Safkan! Yaptığın onca plana rağmen kaybettin!"
Yanan kuşun öfkeli sesleri kulağımda yankılanırken, tuhaf gözler ile Cassie'ya bakmaya başlamıştım. Görüntüsü hala daha aklımdaydı...
"Kabustan başka bir şey değilsin Vermillion. Bu yaptığın numara ilk değil. O zaman devam et ve öldür onu!"
Bu kabusu ilk defa görmüyordum. Her defasında aynı zifiri başlangıç ve aynı Cassie'nin ölümü ile sonuçlanıyordu. Ben ise en ufak bir karşılık bile veremeden uyanıyordum.
Fakat sözlerimden sonra Vermillion sinsi bir şekilde gülümseyerek pençesini yukarı kaldırmış ve kafasını bana doğru uzatmıştı. Nasıl ? Normal rüyanın gidişatında bu yoktu!
"Farkındalığın sandığımdan daha çok gelişmiş Klaus. Gerçek anlamda bir Kutsal Tanrının hislerine sahip olmaya başlamışsın. Fakat geçen onca zamandan sonra bile güçlerinin geldiği noktayı ve benim gibi bir Göksel Varlığın güçlerinin kapasitesini hala daha anlayamamışsın. Bu rüyaların anlamsız olduğunu anlayacak kadar gelişmişsin fakat Cassie'ye... Biricik sevgiline ne olduğunu biliyor musun ?"
"O öldü... Hiçliğe karıştı! Varlığından geriye hiç bir şey kalmadı! Bunun zaten bilincindeyim lanet olası kuş beyinli. Bununla bana zarar veremezsin."
Cassie ölmüştü... Bunca güce rağmen ölümün arkasında gizemleri çözememiştim. Bunda bana tek bir sonuç vermişti. Ölümün arkasında hiç bir şey yoktu. Eğer ruhu ölümün pençesinden kurturabilirsen, hayata geri dönebilirdin. Fakat ruhta yok olursa, bu imkansızdı. Ben öldüğüm de ruhumu mühürleyerek hayata geri dönüşümü planlamıştım. Tabi işler benim bile tahmin edemediğim ve göremediğim bir yerlere sürüklenmişti.
Fakat Cassie öyle değildi. Bir Kutsal Tanrının saldırısını direkt karşılamıştı. Bu saldırıdan sadece vücudu değil aynı zamanda ruhu da etkilenmişti. Bunun anlamı da belliydi. O gitmişti ve hiç bir güç onu geri getiremezdi. Fakat bu lanet olası kuşun yüzünde gördüğüm gülümseme, tüylerimi diken diken etmeye yetmişti.
"Bu ölüm hakkında bilginin yetersiz olmasından geliyor insan. Düşündüğün şeylerin bir kısmı doğru. Kısaca Cassie'nin ruhunun varlığı hala daha mevcut. Tek fark bu düzlemde değil. Tabi... Yaşadığı şeyler yüzünden ne acı çekebiliyor ne de mutluluk hissedebiliyor. Bunların hepsi ise senin suçun! Sevgilin senin yüzünden en derin işkenceyi görüyor desem yeridir."
"Ne anlatıyorsun lan sen değişik! C-Cassie'nin kurtulması mümkün mü! Nereye varmaya uğraşıyorsun ?"
Sanki onun istediği bir noktaya gelmiş bir balık gibi hissetmiştim ki, yüzünde ki acımasız gülümsemenin büyümesiyle bu hissimin doğru olduğunu da anlamıştım.
"Varlığı hala mevcut mu evet! Kurtulması mümkün mü dersen ? Senin ufacık gücünle bu imkansız!"
Bu kuş... Az önce beni küçümsedi mi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klaus Maxwell ♕ Kayıp Varis
FantasíaFarklı bir gerçeklikte, insanlık büyü yapabilenler ve yapamayanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı. İki sınıfın arasındaki farklılıklar yüzünden insanlar dünyada kalmaya devam ederken, büyücüler ise büyünün gerçek merkezi olan farklı bir boyutta, Avalon'd...