Yaşanan acı şeylerden sonra bir süre sessiz kalarak ortamı gezmiştik. Bir kaç dakika sonra üstünde Tarım Alanları yazan bir bölüme gelmiştik. Burası adeta bir çiftlik gibiydi. Bir çok toprak parçasında çeşitli meyve ve sebzeler görülüyordu. Her ayrılmış tarım toprağının üstünde ise dört kişi duruyordu. Kullandıkları elementlerden birisinin Su, birisinin toprak, birisinin ışık, birisinin de ateş olduğunu görmüştüm. Her biri elementleri kullanarak tarım alanlarına yöneltiyordu. Bu etkenler gözle görülür bir hızda meyve ve sebzeleri büyütüyordu. Ama yine de çok yavaştı. Neredeyse dakika da sadece 1 santim büyüyor gibilerdi.
Biz alana girdiğimizde Lord Ignis'e benzeyen benim yaşlarımda bir genç yanımıza gelmişti. Çocuğun Lord Ignis gibi yeşil gözleri ve kahverengi saçları vardı. Hafif kalıplı vücudu ve belinde duran kılıcıyla esas vazifesinin savaşçı olduğunu belli ediyor gibiydi.
"Baba... Emrettiğin üzere durmadan meyve ve sebzeleri büyütüyoruz. Şu anda erzak deposunun yarısı doldu. Ayrıca et almak için gönderdiğim devriyeler de dönmek üzereler. Ortalama 5000 kilo et bulmuş olmalarını umut ediyorum. Yine de kuşatma tahmin ettiğimizden uzun sürerse, sıkıntıya girebiliriz."
Tahmin ettiğim gibi gelen kişi onun oğluydu. Babasına bilgileri verdikten sonra ilk yüzüme ondan sonra da vücudumda ki zırha bakmıştı. Bakmasıyla kaşlarını kaldırarak şaşkın bir ifadeyle babasına dönmesi bir olmuştu. Babası ise kafasını sallayarak işaret parmağını dudağına götürerek sessiz ol demişti.
"Pekala Tom. Vardiya değişikliklerine dikkat et. Halkımızın çok yıpranmasını istemiyorum."
Bundan sonra bir süre işlemleri nasıl yaptıklarını izlemiştim ve açıkçası bu beni gerçekten etkilemişti. İşte elementlerin ve büyü gücünün gerçekten insan hayatına faydalı olduğu noktalardan birisi buydu.
"Bende deneyebilir miyim ?"
İlk başta bana tereddütle bana baba oğul, Lord Ignis'in eliyle işaret vermesiyle birlikte devam etmişti. Tüm çiftçiler Tom tarafından dinlenmek için kenara çekildikten sonra ben toprak parçalarının ortasına doğru ilerlemiştim. İlk başta sadece tek bir tarlaya odaklanmak istemiştim. Fakat hislerim hepsine birden etki edebileceğimi hissettiriyordu. Hislerim daha önce hiç yanılmamıştı. Belki de Avalon'da bile en başta hislerimi dinleseydim bu durumda olmayacaktım. Bu yüzden artık hislerime öncelik vermeye karar vermişti.
Toplamda 20 tane toprak alanı vardı. 10 tanesinde farklı farklı sebzeler yetişiyordu. Diğer 10 tanede ise çeşitli meyveler veren ağaçlar vardı. İlk olarak 10 tane sebze alanının ortasına geçerek içimde büyü gücüme odaklanmıştım.
Tüm vücudum tanıdık sıcaklık hissiyle dolarken, vücudumu dolduran altın sarısı büyü gücü, daha önce hiç görmediğim bir yoğunlukta ortaya çıkmıştı. Büyü gücünü çıkarmamla adeta ikinci bir güneş gibi parlamıştım. Büyü gücünün yoğunluğu yüzünden yakında ki surların üstünde ki karlar bile erimişti.
"Dengesizlik... Vücudum ve zihnim bu yeni güç seviyesine henüz uygun değil. Büyü gücünü düzgün yönlendiremiyorum. Aynı zamanda büyü gücümü kullanırken, eskisine göre daha çok duygularım ön plana geçiyor gibiydi. Sakinleşmeliyim..."
Bir kaç dakika yoğun büyü gücüm vücuduma dolaşmaya devam ederken, elementlerin harekete geçmesi ile gözlerimi açmıştım. Göz bebeklerimin altın sarısı bir formda parladığını hissedebiliyordum.
10 alana bakarken, gözlerimi kısarak sağ parmaklarını şıklatmıştım.
Şıklatmanın ardından 10 alanın da üzerinde ufak birer güneş topu gibi ışık küreleri oluşmuştu. Işık Kürelerine bakarken, istediğim gibi olduğunu görerek ikinci bir şıklatma daha yapmıştım. Bu sefer de ışık kürelerinin etrafında ateş huzmeleri çıkarak ortamı standart bir sıcaklığa kavuşturmuştu. Etrafımızda ki tüm karlar hızlı bir şekilde eriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klaus Maxwell ♕ Kayıp Varis
FantasyFarklı bir gerçeklikte, insanlık büyü yapabilenler ve yapamayanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı. İki sınıfın arasındaki farklılıklar yüzünden insanlar dünyada kalmaya devam ederken, büyücüler ise büyünün gerçek merkezi olan farklı bir boyutta, Avalon'd...