Soylunun konuşmasından sonra kahkahalar içerisinde kalmam herkes gibi Prens Martin'i de düşünceler içerisinde bırakmıştı.
"Komik olan nedir Prens ? Sürgün kararın çok mu komik geldi ?"
Kendince benimle dalga geçmeye çalışan prens, bir kaç dakika sonra soğuk bakışlarım ile karşılaştığında bir kaç adım geri çekilmişti.
"Hayır... Komik olan beni sürgün edebileceğinizi düşünmeniz. Karşınız da ne görüyorsunuz ? Bir kaç ahmağın toplanarak verdiği sürgün kararına koyun gibi uyacak bir prens mi ?"
Hafif tehdit içeren sözlerimden sonra ejderhasına biraz daha yaklaşan Prens Martin, dişlerini sıkarak "Başka çaren yok Prens! Ya sürgüne gideceksin ya da benim en başta söylediğim fikri uygulamak zorunda kalırım!" demişti. Bu sözler alanda yankılanırken, beklemediğim bir şekilde öne çıkan Darcy ablam, Prense doğru yürümüştü.
"Bir kez daha kardeşimi öldürmekten bahsedersen, onu söyleyebilecek bir dilin olmayacak!"
Ablamın bu hareketi beni düşündürmüştü. Hem ölmemi istemiyordu hem de iktidara gelmemi de istemiyordu. Dört ablamın ne düşündüğünü keşfetmek baya zordu. İşin ucunda sadece İktidar sevdası olmayabilirdi.
"Peki beni nasıl öldürmeyi düşünüyorsun ? Az önce ejderhanı kolay bir saldırı ile yere yıktım ben. Bence sen kafanda şunu bir netleştirmelisin. Belki Avalon tarihinde ejderha kutsaması alan ikinci hanedana üye olabilirsin. Fakat senin sahip olduğun kutsama ile benimki arasında dağlar kadar fark var." derken sağ elimi kaldırmıştım.
Kalkan elimden çıkan büyü gücü, ellerinde sonsuzluk işareti tutan bir ejderha motifini bürünüyordu.
"Sen sadece Ejderha Tanrının Su Elementi kutsamasını alan ve basit bir Su Ejderhasını kullanan bir çocuktan fazlası değilsin. Ben ise Safkan Ejderha Tanrısı kutsamasının alan birisiyim. Aramızda ki gömlek farkı, senin veya ejderhanın kapatabileceği bir şey değil. Kısaca bana zorla bir şey yaptırmanız mümkün değil. Neden sürgüne gitmeyi kabul edeyim ?"
Söylediklerimden sonra ordu komutanları ve soylular Prens Martinin arkasına geçmişlerdi. Tüm ordulardan silahlanma sesleri ortamı doldururken, komutanlarda mızraklarını bana doğru doğrultarak tehditkar hareket göstermişlerdi.
"Bunu yapabileceğini tahmin etmiştik. Çevrene bir bak! Biz kız kardeşinin getirdiği 600 bin kişilik orduya, merkezi ordunun 600 binine ve bir ejderhaya sahibiz. Sen ise sadece Safkan Ejderha Tanrısı kutsamasına ve arkanda duran iki kız kardeşinin 300 bin kişilik ordusuna sahipsin. Ve unutma... Eğer burada bir savaş dönerse, bunun sonucunu sadece sen değil, arkanda duran ablalarının krallıkları da öder! Kabul et artık! Senin saltanatın başlamadan bitiyor!"
Prens Martin'in sözlerinden sonra gözlerim ablalarıma dönmüştü. Dördüne hiç bakmamıştım bile. Tek düşündüğüm şey Sky ve Emily ablalarımdı.
"Benim saltanatım yeni başlıyor."
Sözlerimin ardından iki ejderha kükremesi yıldırım gibi patlamış ve gecenin karanlığında güneş gibi parlayan 275 metrelik iki Gök Ejderham orduların üzerinden uçarak yanıma gelmişlerdi.. Yaşanan şeylerden sonra Bloodfyre ve Skyfyre'ın gözlerinde ki hiddeti görebiliyordum. Benimle aynı duyguları paylaşıyorlardı.
İkisinin hemen üstümüzde kanat çırpmaları ile aşağıda ki ordular ve Prens gibi ejderhası da korku dolan gözleri ile ejderhalarıma bakmıştı. Onun 250 metrelik boyu en başta ikisine yetişmiyorken, Bir Gök Ejderhayı rakip almak hiç akıllıca bir karar değildi. Ejderha iç güdüleri ile bunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klaus Maxwell ♕ Kayıp Varis
FantasyFarklı bir gerçeklikte, insanlık büyü yapabilenler ve yapamayanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı. İki sınıfın arasındaki farklılıklar yüzünden insanlar dünyada kalmaya devam ederken, büyücüler ise büyünün gerçek merkezi olan farklı bir boyutta, Avalon'd...