Vücudumdan yayılan Ateş Elementi, ilk başta bir ateş hortumu gibi vücudumdan aşağı süzülmüş ve toprak ile temasa geçmişti. Ne yaptığımı bende bilmiyordum ama sanki Ateş Elementinin kendi bilinci varmış gibi bir saldırı hazırlıyordu. Şu anda yaptığı ise bir hazırlık gibi bir şeydi.
"K-Klaus... Lütfen yapma..!"
Yoğun öfkemin arasında hiçbir şey göremezken, Skylar'ın hüzünlü sesi kulaklarıma gelmişti. Bakışlarımı ona çevirirken gördüğüm Skylar'ın yüzü değil, bizzat Cassie'nin yüzü olmuştu. Şaşkınlığım öfkemin yerine geçerken, bir kaç kere gözlerimi açıp kapatmam bile durumu değiştirmemişti.
Saniyeler içerisinde Ateş Elementi gücünü kaybederek yok olurken, Skylar'ın yüzü de eski haline dönüşmüş gibiydi. Sanırım kafayı yiyorum... Bu da neydi böyle ??
Gücümü kontrol altına aldıktan sonra 50 bin kişilik ordunun korkuyla bana ve ejderhalarıma baktığını görmüştüm. Bu durum bana Kaos ile yaptığım konuşmayı aklıma getirmişti. Ne demişti ? Barış dayanıksızdır... Söylediği gibi korkuyla mı hüküm sürmeliydim ?
Bu düşünceler içerisinde yere indikten sonra herkese birer kere bakmış ve kaleye doğru yürümüştüm. Burada daha fazla kalmak için bir nedenim bile kalmamış gibi hissediyordum.
Üç ordunun bakışları altında kalenin içerisinde ki Savaş Konseyi Salonuna girdikten sonra baş koltuklardan birine oturarak derin bir nefes almıştım. Yeniden hayata döneli daha bir kaç gün anca olmuştu. Fakat burada yaşadığım şeyler, akademide ki bir buçuk aylık olayları bile aşmaya yetmişti.
Kalenin içerisinde ki Savaş Konseyine girdiğimde doğrudan eskiden oturduğum yere geçerek Kaos'a yaslanmıştım.
"Ne yapmalıyım Kaos ? Bu ardı ardına gelen entrikalar ve sorunlar benim zihnimi etkilemeye başladı. Eli kanlı bir hükümdar... Hayır eli kanlı bir birey olmak istemiyorum. Bu hanedan benden sürekli kan ve ceset istiyor. Artık bunu istiyor muyum emin değilim."
Sorumdan sonra Mızrak gibi görünen silah bir kez titremişti.
"Düşmanlarımıza Kaos getirelim ortak. Düşmanlarımız var oldukça bize rahat yüzü yok. Bu konuda tahta çıkıp çıkmamak önemli değil. İktidarda olsak ta olmasak ta dünyada tek bir gerçek vardır. O da gerçek hükümdarın gerçek kudreti ve gücü ellerinde tutan kişi olduğudur."
Derin düşüncelerim kapının çalınması ile bölünmüştü. Kaos'un söylediği şeyler belki de gerçekler olabilirdi. Belki de gerçekler duygularımın peşinde olduğu şeylerdi. Avalon veya Valerion, toz pembe büyücülerin yaşadığı yerler değillerdi.
"Gel!"
Komutumdan sonra içeriye giren Jaime ve Tyrion girmişti. Bu iki kardeş yeniden hayata döndüğümden beri benim çevremdeydiler.
"Prens Aiden ve Prenses Skylar huzurunuza çıkmak istiyorlar majesteleri."
Söylediklerinden sonra ağzımı açmadan elimle gelsinler işareti vermiştim. Duygu durumunun bozuk olduğunu iki Ejderha Askeri olan Jaime ve Tyrion kardeşler bile hissedebilmişti. Özellikle içimde ki Gök Ejderhanın öfkesini hissedebildiklerinden emindim. Bu yüzden kafalarını sallayarak dışarıya çıkmışlardı.
Onlar çıktıktan sonra içeriye giren kardeşlerden Aiden, etrafı incelerken, Skylar'ın onu kolundan tutmasıyla önüme kadar gelmişlerdi. Yanıma oturmak yerine karşıma iki sandalye çekerek bana bakmışlardı.
"Öncelikle yolda geçirdiğin ufak kaza yüzünden özürlerimi sunarım Prens Aiden. Ufak bir güç kontrolü sorunu yaşıyorum da..."
Özrümden sonra kabul edilebilir bir yüz ifadesi gösteren Aiden, bana doğru bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klaus Maxwell ♕ Kayıp Varis
FantasyFarklı bir gerçeklikte, insanlık büyü yapabilenler ve yapamayanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı. İki sınıfın arasındaki farklılıklar yüzünden insanlar dünyada kalmaya devam ederken, büyücüler ise büyünün gerçek merkezi olan farklı bir boyutta, Avalon'd...